tchibo'da bu hafta mı geçen hafta mı vardı evli olanlardan
öbüründen her yerde var zaten

la noix, ben mi bende mi sorun var bulamadım bir türlü :( nerde gördün?

Internette mi yoksa magazalarda mi ariyorsun? Şu kucuk olanlar surada var www.williams-sonoma.com

Diğerini bilemedim.

Edit: şurayi da kurcala istersen www.nordicware.com

www.tchibo.com.tr

la noix, teşekkür ederim.

mandalina kokusu, internetten alma şansım yok şu sıralar ama çok teşekkür ederim yine de :)

sehir belirtmemissiniz ama izmir optimumda vardi slikon olarak. magazanin adini hatirlayamadim ama, esse miydi neydi. giris katta, halicinin yaninda.

Tchibo'da öbürkünden de var: www.tchibo.com.tr

Ertesi gün hapı ve benzeri bir şey kullandınız mı?

Ama açıkçası benim aklıma gelen şey kist. Benim de yıllardır kistlerim var ve böyle bir şey başıma geldi. Hatta daha Eylül ayında yine başıma bir şey geldi. Tarif edemeyeceğim, en şiddetli regl sancısını bile 5'e katlayacak bir sancı girmişti yumurtalıklarıma. Çok şiddetli bir mide bulantısı ve ani gelen soğuk terleme ile birlikte ve regl olmama 2-3 gün vardı daha. Sonuç, ambulansla acile kaldırıldım ve 2 serum yedim. Kistlerim+bağırsak spazmı denmişti.

Onun öncesinde de bu şiddetli sancılar hep olurdu/oluyor. Hekimlerim ise yapacak bir şey olmadığını, geçmeyeceğini söylüyor. Ama benimkiler tehlikeli ve çok büyük kistler değil. Regl dışı kanama hiç başıma gelmedi. Ama 2 hafta süren regl dönemlerimi bilirim geçmişte. Bence mutlaka ve mutlaka bir kadın doğum uzmanına acilen görünün. Kistler 2 haftada bir, 2 ayda bir, 50 günde bir gibi saçma sürelerde regl olma olayını yapıyor. Benim iki ay önceki reglim 38. günde olmuşken geçen ayki reglim 28. günde gelmişti mesela.

Edit: Sağlıkçı değilim. Sadece uzun yıllardır kadın doğumda sürekli takip edildiğim için o bilgiler doğrultusunda tahminde bulundum.

asyamaris'e katılıyorum. kanla karışık akıntı kist için olabiliyor, yakın bir zamanda doktora görünmenizi tavsiye ederim.

ovulasyon kanaması olabilir (2 haftadan dolayı)

en.wikipedia.org

ağrı devam ederse hemen, etmezse dönüşte doktora gitmekte fayda var

ön cam evet, dağılmaması için özel yapılır. yan camlar için aynı şey geçerli değil, güvenlik yüzünden. tabi ön cam kırılması durumunda dağılmıyor ama o kırılan parçalar kesemez diye bir şey yok :)

darbe yediği için
basınçtan dolayı
milletin neden kaşı dudağı patlıyorsa anı sebepten. yumruk atanın eli parçalanmıyor sonuçta

evet cam kirildigindada butun olarak duruyor ama yine de ince ince igne gibi cam kiriklari her yere dagiliyor. onlar batiyor vucuduna.

Darbe yüzünden, kesin bir maddenin kesmesi yüzünden değil. kesilmiyor, parçalanıyor.
O hızda düz beton duvara da çarpsan derin parçalanır.

yıpranma payına pek güvenmesin, bizimkiler 5 yıla 1 yıl falan diye bekliyorlardı, bugün bi baktılar 1 yıla 1-3 ay gibi haberler dolaşıyor

Psikolojik olabilir.

benim de belim çok ağrıyor pescador. bir zahmet bilgisayar başından kalkıp spora yazılman gerekiyor :) yoksa ömür boyu ağrıyacak. belde hiçbir problem olmasa bile yanlış oturup kalkıyorsan ağrır. çok oturuyorsan çok ayakta duruyorsan ağrır. çok yatıyorsan bile ağrır. herşeyin ortası güzel. aynı zamanda bol bol spor yapacaksın ki pas tutmasın vücudun da yalandan sağı solu ağrıyacak zaman bulamasın :))

@vendorth, hocam yok yauuu! psikolojik olamayacak kadar ağır. hafif bi sızı falan olsa eyvallah psikolojik derim de çat diye kilitleniyorum yani. muhtemelen fayfim'in dediği gibi eğri büğrü oturmaktan, berbat yatakta yatmaktan dolayı. bi de kilo aldım o yüzdendir belki.

@fayfim, abi yürüyemiyom şu an ne sporu :( düzelirsem yapıcam ama spor.

spor dediğim illa futbol boks değil. yatalak hastanın bile kendine göre sporları var. yürüyemiyorsan oturarak spor yapmaya başlayacaksın, koşamıyorsan yürüyerek :) bel jimnastikleri dene. internette binlerce olduğuna eminim.

psikolojik olabilir +1. ağrının derecesi ile ilgili değildir

pilates yap

bir ftr uzmanıyla görüş. sana bel için egzersizler yazsın. her gün uyandığında ve yatmadan önce yap. biraz belin güçlensin. sonra da spora yazıl. alternatif olarak bol bol yüzebilirsin.

imza: bel ağrısı çeken biri

belinin kavisi olması gerektiğinden fazla olabilir.

evet çok kavisli belim. böyle olunca ağrıyor muymuş ki? bayağı kavisli yani. anneminki de öyledir. sırtüstü yattığım zaman bolu tüneli gibi oluyor. altımdan kol mol geçiyor yani rahatlıkla.

settings-> notifications-> messages -> en altta repeat alerts

kurumu arayabilirsin. yaşadığın şehre atandığın için tebligatı beklemene gerek yok. kurumla görüş, girişini yapsınlar. (her geçen gün maaşından eksiliyor)

hiç gelmeyebilir. ben kendim şahsen bizzat yaşadım oradan şeyediyorum.

ben adrese gelmesini beklesem 450 gündür çalışmıyo olurdum
internette duyurusu oluyor, ordan takip edin. 24 saat içinde işe başlamak gerektiğinden kaçırmayın

ya belgeleri ilk teslim ettiğimde söylemişlerdi "tebligat gelicek bıdı bıdı bıdı" diye. buraya sormadan önce telefon açmak da aklıma geldi de yani benzer durumlar var mıymıştırdı acaba diye sorayım dedim. gerçi okulu aramamakta haksız değilmişim. ilk aradığımda başka yere aktarma bahanesiyle telefonu hattan düşürdü danalar. ikinciye aradığımda zilyon kere çalan telefonu açtıktan sonra bezmiş bir ifadeyle "uff bz sz tblgt gndrcz tmm kib optm by .s.s.s" minvalinde bir cevap verince aslında aradığım cevabı almış oldum.

neyse bekliyoruz bakalım.

bana ne tebligat ne telefon geldi kardeş. ilk 15 gün falan sürekli aradım darladım hadi ne zaman başlıcam diye çünkü para lazımdı acilen. sonra adamları daraltmıyım yarın bi gün yüz yüze bakıcam diye bıraktım her seferinde biz sizi arıycaz diyolardı çünkü. 21. günde öğleden sonra aradılar ne zaman işe başlamayı düşünüyosunuz herkes geldi bi siz kaldınız diye, dedim bana vahiy mi gelcekti haber vercez dediniz aramadınız ben nerden bilcem. sonra ilk gün saat 15.15 itibariyle işbaşı yapıp 16.30da da mesaiyi bitirip çıkmıştım.

@kakamel,

fdghfds o da baya fantastikmiş valla :D

ama yani hem belge teslimi için gitmeden önce hem belge teslimi esnasında hem de bugün konuşup aynı şeyleri işittikten sonra tekrar ararsam ilk iş günü karambol çekerler heralde bana :/ o yüzden karşı tarafın sözüne güvenmenin daha mantıklı olacağını düşündüm. sorun çıkarsa sorumlusu ben olmam heralde bu dakikadan sonra. hayır alacakları birime giren tek kişi benim zaten. unutmaları gibi bir ihtimal olmaz diye ummak istiyorum.

kas kütlesini artırırken yağı azaltmak: olur

yağları kasa çevirelim: olmaz

sen anne karnındayken o hücreler yağ-kas olarak ayrıldı

Spor artı diyet bunun için var. Doğru beslenirlen kaslar çalışırsa yağ yakım hızı artıyor.

kaslanırken ihtiyacınız olan enerjinin bir kısmını vücut yağlarınızdan karşılayacaksınız. dolayısıyla önce kardiyo'ya abanayım vücudum da yağ kalmasın, sonra da kas yaparım gibi bir şey olmaz. tabi önemli olan hedefinizin ne olduğu, büyümek(hipertrofi) mi, fit görünüm mü, gibi belirleyip, vücut yağ oranınızı öğrenerek ona göre bir çalışma ve beslenme programı ayarlamak gerekir. Bu bilgiler mevcutsa, burada gym'i yaşam biçimi edinmiş arkadaşlar var, özellikle onlar daha kolay yardım da bulunurlar.

hem kardiyo (özellikle hiit) hem de ağırlık antremanı yapmanız gerekli. bir de bunu beslenme ile desteklemeniz gerekli. yani yeterli proteini alıp, karbonhidratı da mümkün mertebe sıfırlayarak. kaliteli yağlardan da kaçmayarak.

Kas kütlesini artırırken yağ oranını azaltabilir misiniz? Tabii imkansız değil bu lakin şöyle düşünün: Vücuda iki zıt eylemi aynı anda yaptırmaya çalışıyorsunuz; zira kas kütlesini artırmak anabolik bir eylemken yağ oranını düşürmek katabolik bir harekettir. Birinde vücudu büyütürken diğerinde küçültüyorsunuz. Olmaz diyemiyorum ama zor.

Sıralama kişiden kişiye değişmekle birlikte önce kas kütlesini artırmak daha mantıklı. Zira kaslarınız ne kadar güçlü ve büyükse, çalışırken harcayacağı enerji ve haliyle yakacağı yağ miktarı daha fazla olur. Yani kas kütlesi daha büyük biri, kas kütlesi daha küçük birine göre daha kısa sürede daha çok yağ yakabilmektedir. Tabii yağ yakarken belli bir miktar kas kaybetmeniz de kaçınılmaz olacaktır. Bununla birlikte, kas kütlesini büyütürken de belli bir miktar yağlanma yaşarsınız. Demem o ki, ağırlık çalışırken kardiyo; kardiyo çalışırken de ağırlık çalışacaksınız. Ağırlık vereceğiniz bölüm, sonuç almak istediğinize yöne göre değişecek. Bu olayların hepsi birbirine paralel ilerleyen şeyler ama her ne yaparsanız yapın, önemli olan beslenme. Beslenmeniz doğruysa istediğiniz sonuçları alırsınız.

2 durumda olur.
ya yeni basladiysan ya da steroid türevleri kullanıyorsan.

başka türlü kas yapıp yag yakamazsın.

Olur ama yavaş olur. Ama uzun vadede yaklaşık aynı zamana denk gelir.

soruyu güncelliyorum:

buna en yakın sonuç için en uygun beslenme nasıldır? kafamdaki şablon şu şekil:

kahvaltı
bir kase yarım yağlı süt+yulaf ezmesi+ 2 yumurta

ara öğün: elma/muz/mandalina vs.

öğlen yemeği
lifli sandviç ekmeği arasına tavuk göğsü, yeşillik domates biber vs.

ara öğün: badem/ceviz/fındık

ağırlık çalışması

ara öğün: 80 gr ton balığı

akşam yemeği
salata/çorba/ et veya tavuk veya baklagil veya sebze


ağırlık çalışmamı da 2ye böldüm.

1. gün: göğüs-arka kol-sırt
2. gün: omuz- ön kol- bacak


bu ikisine ilaveten de haftada 1 veya 2 gün tabata veya hiit yapabilirim. o gün karın da çalışırım.


hedefim aslında düşük yağ (%10-11) kütlesiyle 187 boy (bu var :D) 83-84 kiloya ulaşmak. yağ oranım %15 şu an. ikisi beraber yavaş da olabilir önce kası arttırıp sonra yağı da azaltabilirim veya vice versa.

bu arada okuyan/yazan herkese teşekkürler.

edit: şu an 80 kiloyum.

şimdi uzman arkadaşlar da yazar zaten de,
o ekmeklerle meyvelerle zaten zor olan mevzuyu daha da zorlaştırırsın.
sütü yulaf ezmesini falan bunları kaldır. (yani arada yenir elbette de günlük rutine ekleme)
proteini arttır yani öğlenki akşamki tavuğun etin bol olsun.
sabaha peynir ilave et. lor en güzeli malum. başka peynirler de olur.
her gün ton balığı yeme.
salatana her zaman zeytin yağı ekle.
arada sabahki yumurtanı tereyağda pişir.
bol su iç.
bir de ben olsam o ara öğünlerden birini öğlene birini akşama taşırdım. tercih meselesi tabii. ama daha kolaylık oluyor. ve de karnın da güzel doyuyor.

@icemint,

bir elma 50 kalori, muz 90 kalori (ki günde bir tane meyve yiyeceğim sadece) kullandığım sandviç ekmeği 130 kalori. yulafın bir porsiyonu yaklaşık 250 kalori.

yediklerimin hepsini toplayınca 2000 kalori etmiyor. ki günlük metabolizma hızım bu kadar benim, üstüne çalıştığım günlerde yakacağım 300-400 kaloriyi de ekleyince yağ yakıyor olmam lazım.

meyve/kuruyemişi çıkarırsam açığım artıyor halsiz kalmayayım?

Kalori hesabı yapmayın. Kalori hesabı yapmak, sözüm meclisten dışarı, insanı ruh hastası yapıyor. Belli bir amacın varsa, o amaçtan uzaklaştıracak her türlü etkeni hayatından çıkarman lazım. Nedir bunlar? Şeker. Meyveye 50 kalori gözüyle bakma, meyveye şeker gözüyle bak. Standart bir insanın günde bir elma yemesi problem yaratmazken senin için yaratabilir. O nedenle yeme. Günlük kilo*1.5/2 gram protein, yarısı kadar da sebze yiyip çiğ kuruyemiş ve zeytinyağı tereyağı gibi yağlar tüketirsen enerji bakımından problem çekmezsin.

@angelus,

bu söylediğin dışında, yazdığım planda değişmesi gereken bir şey var mı sence?

kuruyemişi çıkarma elbette. badem ceviz fındık bunlar günlük rutinde yer alsın.
eksik kalıyorsa proteini arttır. kaliteli yağı arttır.
kalori hesabı değil de makro hesabı yapman gerekli asıl.
kalori hesabı yapsan dahi 2000 kalori alacaksan bu kalorinin nelerden geldiği önemli.
çok çok seviyorsan elma da yersin bir şey demiyorum ama gerek yok, meyveyle kalori doldurulmaz.
halsizliği de karbonhidrat yapar zaten.
kahve iç, yeşil çay iç, sularını eksik etme. proteinini tam al. yağdan korkma.
benim önerilerim bu yönde.

Beslenme konusunda icemint'in söylediklerine katılıyorum; ek yapmaya gerek yok. Ben kişisel olarak enerjinin karbonhidratlar yerine yağlardan/ketonlardan karşılanması taraftarıyım. Bir başkası da antrenman öncesi yarım tencere pilav yer, enerjiyi karbonhidrattan alarak çalışır. Bu tamamen prensip meselesi. Sen kendine hangisini yakın görüyorsan araştırıp ona göre beslen. Ama ben diyebilirim ki yıllardır boş mideyle antrenman yapıyorum, karb. alarak antrenman yaptığım döneme göre kendimi daha iyi ve enerjik hissediyorum. Tabii dediğim gibi; bu tamamen kişisel çalışma prensibiyle alakalı bir durum.

Yağ oranını düşürmek için benim en çok memnun kaldığım teknik hiit. İmkanın varsa sabah erken saatlerde hiit; akşam da ağırlık. Günü ikiye bölemiyorum dersen önce ağırlık sonra hiit.

geçen sene ben de yurtdışından getirecek insan bulamamıştım da 300 liraya yakın para bayılmak zorunda kalmıştım :(

yılbaşı geliyor. parfüm satan yerler indirim yapıyorlar. takip edin.

hiç bir duty free'de türkiye fiyatından daha düşük bir parfüm göremedim ya da ben malım bakmayı beceremedim :/

duty free değil de yurtdışındaki mağazalar daha ucuz
duty free'de 68 euro olan parfümü 44'e almıştım geçen temmuz. hedef noel

D&R

hangi parfümü kullanıyorsun? benim kullandığım givenchy parfüm mesela tekin acarda 270tl, duty free'de parfüm+deodorant paketi 70 euro.

50 liradan fazla vermem o da kokusu çok hoşuma giderse.

www.dpperfumum.com.tr

valla kimi zaman orijinalinden bile kalıcı oluyorlar.

bir de trendyol, markafoni, limango gibi sitelerde parfüm kampanyalarını kontrol et derim.

ben basıyorum parayı alıyorum. zenginim ben.

Eskiden strawberrynet.com vardı; ucuza kapatıyorduk oradan. Sonra bu yurtdışından yapılan alışverişlerin gümrük sistemi değişince Türkiye'ye satışı durdurmuşlardı. Şimdi açmışlar fakat ürünlerin fiyatı standart olmuş haliyle. O zamandan beri mecburen piyasadaki fiyatı neyse ona göre alıyoruz.

benim kulandığım 1 koku var zaten, o da 5-6 aydan beri 430 liradan satılıyor, zam gelmiş biraz. yurt dışı fiyatı da saçma bi şekilde yakın, o yüzden uğraşamıyorum hiç alıyorum. 100ml yetiyor bi 8-10 ay bana.

D&R demisim de dp demek istemistim aslinda

Ben de hicbir Duty Free'de daha ucuza gelen parfum goremedem. Magazalarda da mutlaka daha ucuza geliyor diye birsey yok. Ama duty free kesinlikle ucuz degil evet. Yani eger sen malsan ben de malim:)

carrefour'un ordan minibüs var. yalnız carrefour tarafında değil de gökdelen tarafında büfenin yanında durmak lazım. (e5'in karşısı değil, aynı taraf)

Minibüsü bilmem de otobüs geçiyor Starbucks'ın önünden 19M. Batı Ataşehir'e gideceksen, Yenisahra metrobüs durağına doğru "Plazalar" diye bir durak var 8A geçiyor ordan da.

skyscanner'a bak, aktarmalı uçuşları seç

geziko.com'dan çoklu uçuş olarak ayarlayabilirsin.

majo mu?
kadıköyde elimize bi flyer tutturdular geçen

Lombak

lokma tatlısı
www.ruyatabiris.com

majo diye bişi bulamadım google'da, hayır lokma değil tabii ki.

www.bing.com ?

görürsen foto falan ekle, bakalım neye benziyor.

Donur degil, tamam iyi olur

turist vizesi için başvurup gönüllü işten falan bahsetmemek en temizi

ama organizasyon bir rotary, bir lions tarzında uluslararsı cemiyetse onlar aracılığı ile gidiyorum diyebilirsin

en iyisi EVS senin için.bi araştır derim.ufak bir şeyler istersen erasmus+ daha ideal.

BEn bu işlere girmeyi çok istiyordum, Türkiyeden dışarı çıkmadım daha. Ab nin sağladığı çok şey var bu tarz, Türkiye de destekliyordu, bir aralar araştırıyordum da. Mesela oırda köyde okul ypılıyor, orda yardım etmek gibi.

bu projeler için gittiğinde elçiliğe elinde projenin varlığı ile ilgili bir kağıtla gidiyorsun. hatta şu gönüllülük olayında turist vizesinden daha kolay vize alıyorsun. yeşil pasaportun varsa zaten birşey yapmıyorsun, zaten proje ciddileşsin onlar seni yönlendirir.

kastettiğim şeye bir örnek: www.workaway.info
çoğunluk köyde çiftlik tarzı işlerde yardımcı arasa da hostelde evde yardımcı arayan da çok.

@kırmızıgözlü Erasmus+ 3 kere gittim, evs için gönderecek dernek vs bulmak lazım diye pek zorlamadım, oralarda ingilizce gelişiyor evet ama kimse native speaker değil malum ben artık işi yerinde öğreneyim diyorum.

para almayacaksınız ama konaklama alacaksınız?
2-3 ay için ingiltere vizesi almak öyle kolay iş değil.
niye gidiyor olduğunuzu açıklayabilmeniz lazım.
eğitim mi, tatil mi vs.
eğitimse, nerede olduğu ve nerede kalacağınız belgelenmeli.
tatilse de sağlam maddiyat göstermeniz gerekli. yine konaklama, tatil planınız bunların hepsine bakarlar.
mevzu bahis süre 3 ay olduğu için öyle iptal edilebilir rezervasyonlarla da çözmeniz zor işi. yani illa ki bankada bir meblağ görmek isterler.

eskiden ingilterede part time çalışma hakkımız oluyordu öğrenci vizemiz varsa. artık o bile kalktı. yani elinde öğrenci vizesi(student-visitor) olan adam dahi part time bile çalışamıyor.

Seker yüklemesi yapılmadan ne desek bos.

250'nin uzerine seker hastasi diyebiliriz ama seker yuklemesi ve hba1c baktirin

dönemsel olma ihtimali yok mudur? hemen derhal bırsakm şekeri kurtulma şansım yok mudur :(

şeker hastasısın, lipit ölçümleri vs yapılmalı. bir hastaneye gidersen kan, idrar testleri yapsınlar, sonrasında ne durumda, organ hasarı var mı vs gibi sonuçları belirleyip diyet ve ilaçlarını bir an önce al derim. 370 çok yüksek bir sonuç, ihmal etme.

edit. hastaneye tam olarak aç git ki sağlıklı sonuç çıksın ve o gün içinde tüm tesler yapılabilsin.

malesef şeker hastalığının iyileşmesi gibi bir durum söz konusu değil. bir kere şeker hastasıysanız artık hep şeker hastasısınızdır. ama yediklerinize içtiklerinize dikkat ederek şekerinizi normal bir seviyede tutabilirsiniz.

dünya başıma yıkılmış gibi hissediyorum
artık bir çözüm kalmamış gibi geliyor :(

şeker hastaları diğer insanlara göre daha uzun yaşarlar derler çünkü beslenmene hep dikkat ediceksin daha sağlıklı olucaksın. o kadar kötü bişi değil merak etme.

370 şeker koması demektir. şuan ölmüş olman lazım mumin kardeşim.

hiç dünya başına yıkılmış gibi hissetme. hayatını belli yönlerden değiştirmen, buna adapte olman gerekiyor sadece. normal dışı bir hayat yaşaman falan gerekmiyor. çok şey yazıldı çizildi bu konuda, söyleyebileceğimiz her şey de binlerce kez yazılmıştır. sakin ol, oku, adapte ol ve hayatına daha sağlıklı olmaya çalışarak devam et.

sakin olmaya çalışıyorum.içimde bir umut var hala.
yüksek olsa bile bu kadar olamaz gibi geliyor.
şekeri hayatımdan çıkartacağım. umarım bir yanlışlık olmuştur :(

herkese çok teşekkür ederim

bi sürü insan var şeker hastası olan, gayet de sağlıklı yaşayan

"şekeri" hayatından çıkarmayacaksın, diyetini düzenleyeceksin. yaşın kaç bilmiyorum ama geç ortaya çıkmış tip 1 de olabilir senin şekerin.
şimdi yapman gerekn durumu kabullenmek, diabet hakkında bilgi sahibi olmak, gerekirse destek gruplarına gitmek ve kendine dikkat etmek. dibaetin komplikasyonlarını öğrenmen lazım.

baba tarafında herkes şeker. büyük ihtimal ben de ilerde şeker hastası olacağım. babaannem ve halam neredeyse tüm komplikasyonları yaşamışken babam canavar gibi, hba1c'si 5.5 :) neden? adam dikkat ediyor.

Diyetini duzene sokup, kiloluysan kilo verip duzenli,spor yapmaya basladiktan sonra hic ilac kullanmana bile gerek kalmayabilir. Simdilik bu.kadar kendini yiyip bitirmene gerek yok. Ancak bu durumun ciddi.bir durum oldugunu bil ve gerekli ozeni goster. Sadece seker yememek yeterli degildir. Tum karbonhidratlar vucutta sekere donusur.

muhtemelen şeker hastasısın. geçmiş olsun.

(bkz: dermatolog)

oradaki sivilceler muhtemelen sivilce değildir
ha traş ediyorsan olabilir ama

hocam traş etmiyorum, dermatolog'a da gitmek istemiyorum. yurtdışındayım şu an.

bu problem senin yurt dışında olduğun dönemde başladı ise yediklerin, stress vb. çevresel değişiklikler nedeni ile olabilir diye tahmin ediyorum, dermatolog falan değilim tabii ama çevresel değişkenleri gözden geçir derim.

lahmacun gitse postayla güzel olur ama o olmuyo soguyunca filan. yoksa lahmacun 10 numara hediye.

lokum klasiktir bu islerde en güzeli de odur, onun disinda aktar caylari sevilir, helva olabilir oryantallere, yerel zeytin peynir olur etc.

peynir falan heba olabilir de helva olabilir bak... zaten tatlı dışında zor gibi, teşekkürler öneri için yine de

kuru baklava

Cezerye falan gödenrebilirsiniz bu tarz şeyler mısır çarşısında çok var. Antep fıstığı, fındık fıstık. Bir sürü alternatif var.

Barkodu olan hemen her kuru gida gidiyor.

Ayrica yurtdisindan kasit Abd ise direkt nakit para gonder daha makbul gecer, zira pastirma bile turkiyeden daha ucuza satiliniyor

abd değil avrupa :)

Şahane fikir. Organize olalim.
Modlara rica: Baslik bir sure üstte durabilir mi?

ben de bez masrafına 40 lira katkıda bulunmak istiyorum denne.

aynen ben de katkıda bulunabilirim. şurda kaç kişiyiz, bir araya gelsek baya bir miktar yapar bence. hatta maddi yardımdan öte, doktordur özeş eğitmendir bu tür tanıdıkları olanların katkıları da daha önemli.

www.facebook.com direk bu linkte detaylıca anlatmış annesi yaşadıklarını.

@tescillimarka, ben de ihtiyaçları o iletisinden çekip yazdım. şu kısım:

Kısaca masrafları açıklayayım;
En ciddi yekün yol paramız,
Ev öğretmenimizin aylığı,
Pırıltı'nın yeme içmesi, vitaminleri,ilaçları
Pırıltı'nın eğitimine uygun geliştirici gezileri
Bez masrafı.
Bir de helal ederseniz Rüya'ya bebek maması alıyorum.

anaokuluna basladı dıye yazmıs annesi en son. bir de tohum vakfına burslu olarak kabul edilmiş. başka hangi konularda kimlerin yardımı gerekiyor iyice bir öğrenelim insallah dediğin gibi belki tanıdıklara yönlendirme şansı da olur birilerinin.
şimdilik toplanıyoruz demeyeceğim anneye ama biraz daha coğalırsak arayıp tum ayrıntıları öğreneceğim.

merhaba

ben bundan 1.5 ay kadar önce kendisine evlerine kadar gidip hayli bi miktar bebek bezi teslim etmiştim.. bitmiş ise tekrarını yapabilirim. evini de biliyorum.. sözlükten okuduğuma göre küçük kız kardeş beni çok beğenmiş :) sevmeye giderim kendisini.

edit: sözlükteki başlığa baktım gideli 2.5 ay olmuş.

beni de yazın.

yardımı nasıl yapabiliriz?

ya yanlış anlamayın. linç edilmek istemem. bu tip hassas konularda konuşanı genelde recm ediyor sözlük ama istenen şeylerin kampanyaya dönüşmesini abartı buldum. evet çocuk hasta* ama çocuk sağlıklı olsa "lego" ihtiyacı ulusal kampanyaya dönüşmeli miydi?

*HASTA diyorum ama alkislarlayasiyorum.com

kusura bakmayın ama çocuk hasta ya da sağlıklı da olsa bu legoyu alacaktı. durumu yoksa artık oynamayan bir yakınından rica edecekti. olmadı hısım akrabasından, komşusundan bir oyuncak alacaktı.


"Sizlerden isteyeceğim birkaç şey var eğer desteğinizi esirgemezseniz çok sevinirim.

-Basit sökülüp takılan normal lego
-Tahta Blok
-Başka bir tahta nesneye takılıp çıkarılan blok oyuncaklar
-Sesli basit yapboz
-Dokun-hisset
Gibi evde de çalışabileceğimiz oyuncaklara ihtiyacımız var."

bu ihtiyacı kampanyaya dönüştürmenin otizm ya da kanserle alakası olduğunu söylemeyin. türkiye şartlarında kalbur üzerinde* kaldığını düşündüğüm bir ailede zaten çocuk. ihtiyaç listesini yayınlıyorsun alınıyor.

*evet kalbur o kadar küçük

bu oyuncaklar zeka gelişimi için sağlıklı da olsa alınmalıydı. tohum otizm zaten sağlıyor bunları. orada çocuğu büyümüş bir sürü anne aktarıyor kendinden sonrakilere.

tohumcuk programı için tablet ihtiyacı var derseniz elimden ne geliyorsa vereyim. bu gerçek bir ihtiyaçtır. anlarım ama bu yapılanların kampanyaya dönüşmesi otizmli çocuğa bakan "kahraman anne" gösterisi.

gıda yardımı nedir yahu? çocuk ev yemeği yiyor. otizmi ne sanıyorsunuz bilmiyorum ama normal bir çocuk o.


---------------------------------------------
Linç Koruması (çalışmayacaktır muhtemel ama):

-en yakın arkadaşımın küçük kardeşi de otizmli. 9 yaşına kadar yaşayacağı zorlukları hepinizden daha fazla şahit oldum. yüzlerce kez yemek yedik aynı masada. biliyorum zorlukları. ailenin durumunu da biliyorum.

-4 yıllık kız arkadaşım sosyal hizmet uzmanıydı. defalarca gönüllü olarak çalıştım onunla beraber.

-Gıda yardımı konusunu şöyle söyleyeyim. açlığın ne olduğunu gerçekten iyi bildiğimden durmadan gıda yardımı insan ve hayvanlara yapıyorum. kesinlikle gıda yardımının ulaşması gereken kişi değil bu.

-kıyafet yardımı yapacaksanız. facebookta fotoğrafta gözüken sınıf arkadaşları sentetik kazaklar giyiyor. onlara yapabilirsiniz.

bana göre:
eğer yardım etmek istiyorsanız buyrun: www.facebook.com

pek çokları lego ihtiyacını kampanyaya dönüştürmeyi bilmeyecek kadar teknolojiyle iç içe olamamış hatta bilgisayarı bile olmayan ailelerin çocukları.

not: üzgünüm fikrim bu.

sayfadaki ilk gönderiye bakıp yeterince önyargı depoladıktan sonra kapatıp gitmişsiniz belli ki.
birincisi bu cocuk sadece otizm hastası değil. bağırsak sindirim problemleri çekiyor ve ev yemeği yiyemiyor. ağrıları var, tuvalete cıkmakta sorunlar yaşıyor. o yuzden yemek düzeni sandığınız gibi değil.

legoya gelince duyuruda oyuncak kelimesi geçmiyor. ve o facebook sayfasını gönüllüler açmış fakat şu an anne ilgileniyor. bir nevi pırıltı günlüğü olmuş durumda. oyuncak da şu an ihtiyaçlarından biridir hiçbir şeyin abartıldığı yok.

anlayamadığımsa şu, tohum otizm bunları sağlıyor demişsiniz. demek ki tohum vakfından kamyonlarca eğitici oyuncak gelmesine rağmen anne hızını alamamış ve oyuncak istiyor. ticaretini mi yapacak acaba? bilip bilmeden nasıl bu kadar emin konuşuyorsunuz anlamakta güçlük çekiyorum. oyuncakları olsa istemezler zaten. daha vakfa başlayalı ne kadar oluyor baktınız mı ve bu kadar kesin nasıl konuşabiliyorsunuz vakfın bilirkişisi gibi? sanki bizzat gönderdiniz ve hesap soruyorsunuz.

pırıltı atipik otizm hastası. ve eğer iki yıl yoğun eğitim alabilirse zekasının normalleşeceğini ve yaşıtlarına eş olacağını söylemiş uzmanlar. bu acele ondan.

yarıştırmaya gerek yok, ihtiyaç sahiplerini tartmak ve kendimizce sıraya koymak gibi bir durumumuz da yok kendimizi bu kadar büyütmeyelim. kime ne kadarını yapabiliyorsak yapalım işte. siz de leyladan sonra sayfasını duyurunuza taşıyın bilmeyenlerimizin haberi olsun.

ve bunları bana özelden yazıp, ya da buna da gerek yok, sayfayı ayrıntılı bıcımde okuyup cevapları bulabilirdiniz. kalburüstü dediğiniz ailenin de esasta nelerle boğuştuğunu görmüş olurdunuz eğer gerçekten cevap isteseydiniz.

bilirkişi filan değilim elbette. haklısınız belkide.

sadece yemek için konuşacağım. bilgi eksiğim olabilir, farklı bir sorunda olabilir ama bahsettiğiniz yemek programı bende de var.

bende oraya çalışmadığım her gün bir çocuk götürüyorum arabayla. otizmi olup mide sorunu olmayan zaten pek yokmuş (benim tanıdığım annenin sözüydü).

ama yediği şeyler pekin ördeği değil. diyet listesinden ibaret.

-----------

EDİT:
"birincisi bu cocuk sadece otizm hastası değil. bağırsak sindirim problemleri çekiyor ve ev yemeği yiyemiyor. ağrıları var, tuvalete cıkmakta sorunlar yaşıyor. o yuzden yemek düzeni sandığınız gibi değil"


"
Son yapılan araştırmalar otizmin, sindirim sisteminde başlayan, sonuçlarını beyinde gösteren bir hastalık tablosu olduğunu ortaya koymuştur. Nitekim otistik çocukların %76 ile %100’ünde mide-bağırsak problemi vardır. Bu problemler karın ağrısı, sık sık geceleri uyanma, karın üzerine yatma, kronik ishal, kabızlık, ağız kokusu, gaz çıkarma ve geğirme şikayetleri ile karşımıza çıkar."

bakın ben tanıdığım üzerine konuşacağım hatalı olabilirim ama ben bildiğim kişinin diyet listesini atacağım buraya işten çıkınca.

bahsettiğim bir yemek programı değil. ev yemeği yiyor dediğiniz için yemek düzeni sandığınız gibi değil dedim. tıbbi mama ile besleniyor. ve bebe bisküvisi ile.

bizim de yapmaya çalıştığımız küçücük bir yardım. topu topu bez ve yiyecek alacağız yettiği kadar. neyin peşindesiniz anlamakta güçlük çekiyorum.

tanıdığınız üzerine burda neden konuşuyorsunuz, kime neyi kanıtlamaya çalışıyorsunuz belli değil. bu pırıltının konusu ve yeterince kendine özgü durumlar ihtiva etmekte. gidin kampanya sayfasını baştan sona okuyun. tek bir şey bilmeden, emin olmadan nasıl böyle yazabiliyorsunuz kavramak mümkün değil.

ibomiu +1

denne haklı olabilirsin, çocuğun aşırı ihtiyacı olabilir ama bu tarz sorgulamalar da olacak eğer bunu burada paylaştıysan. cevabın saldırı olacaksa yanlış yerde paylaştığını belirtmek isterim. konu hakkında bilgili/eğitimli biri çıkar der ki " şu şu şu sebeplerden dolayı bu yardımlar elzemdir" der, sorgulama da orada biter.

senin saldırgan tavrınla değil

ps: geçen hafta leyla'dan sonra ekibinden olduğunu söyleyen biri beni aradı. yardım edecektim o dönem, bürokratik problemlem yaşadılar vs vs yardım edememiştim. tekrar yardım aldıklarını söylediler. ben de konu hakkında kısa bir mail istedim, adres ile beraber. geri dönen olmadı. leyla'dan sonraya da çok güvenemiyorum

edit 2: bugün leyla'dan sonra ekibi tekrar bana geri döndü. yardım etmek istediğimiz arkadaş vefat ettiği için mail atmamışlar. bu geçen sürede de ailesine ulaşmaya çalıştıklarından süre uzamış.

haber verdiklerinde boğazım düğümlendi

la noix, saldırgan değilim ve çok şaşırıyorum böyle yorumları bu kadar rahatça yapabilmenize.
cevaplara, geldiği frekanslara uygun biçimde karşılık verdiğimi düşünüyorum.
tabii ki sorgulanabilir. sorgulanmalıdır da. ama önce bir esas kaynak açılır baştan sona okunur anlaşılır sonra soru işaretleri varsa dökülür ve yanıtlar aranır. bu yapılmadıysa usturuplu bir biçimde ve iyi niyetle sorulur, cevap beklenir.
bunu yapmanın yolu kesınlıkle, "gıda yardımı nedir yahu?" "oyuncak neye gerek?" ya da "ona değil buna yardım edin" gibi sorularla gelmeyecektir.
özel yiyeceği tıbbi mama ve bebe bisküvisi imiş ve bugun ogrendıgıme gore annesı bir suredir tıbbi mamayı da kesmiş. sürekliliği olan ihtiyaçların nasıl büyük masraflar olduğunu açıklamama gerek olmamalı.

pırıltının annesi duyurumuzu görmüş ve cevap yazmış.
bir yardım isteğini, birliğini sorgulamak artık günümüz türkiyesinde normaldir ve haklıdır da. ama bunu lütfen niyetimizi kirletmeden, büyük büyük konuşmadan, kesinlik belirtmeden ve hadsizleşmeden yapalım. bundan sonra gelecek arkadaşlar olursa onlardan ricamdır.

www.facebook.com

aile hekimi aynı şehirde ise reddedebilir
farklı şehirde ise reddedemez

şu an kayıtlı olduğumuz aile hekimi başka şehirde.Bu durumda reddetmemesi gerekiyor öyle mi?

Yok, enkaz altında kurtarılmayı bekleme fikri beni çok korkutuyor. Öyle bir şey olduğunda yaşamaya çalışmak yerine bir an önce ölmeyi diliyorum.

Yok. 99 depremi zamani vardi. 7 yasindaydim ama aklim varmis demek ki. Hem evde vardı hem de arabanin bagajina icinde su kıyafet falan olan bi canta saklamistim.

Simdi niye yok? Anneme hazirlayalim diyorum hazirlayalim kizim diyo. Unutulup gidiyor sonra.

Haydi hep beraber hazırlayıp bir de bunun ifşasını yapsak ya?

yok.

bu gerçekle yüzleşmek fikri zor geliyor olabilir.
bilinçsizce bir davranış biliyorum fakat mümkün mertebe kaçıyorum deprem fikrinden.

yok. o psikoloji korkutuyor beni :(

Yatak yanında küçük bir şey, araba bagajında büyük bir şey var. Yatağımın yanında sadece bisküvi, su, el feneri ve düdük var. Arada tazeliyorum. Bagajdakinde battaniye, ped, tuvalet kağıdı ve büyük su var. Bagajın anahtarının yedeği abimin deprem çantasında. Yataktayken yakalanırsam (becerebilirsem eğer) o çanta başucuma gelecek şekilde kendimi yere atıp, cenin pozisyonuna geçmeyi düşünüyorum. Daha önce provasını yapmışlığım var ama gerçek bir anda ne olur, bilinmez.

yok malesef. aslında gölcük depremini gölcükte yaşamış biri olarak olması lazım ama şu anda en üst katta oturuyor olmama güvenerekten yapmadım hiç.

Yaşadığım apartman yıkılırsa kurtulacağımı sanmıyorum. Bizi kurtarmaya gelebilecek kimse olmayacak, ara yollar kapanacak vs vs.

Ulaşabileceğim bir yerde çakı tutuyorum ama. Günlerce taşın toprağın altında susuzluktan ölmeyi beklemek yerine bileklerimi kesip öyle ölmeyi planlıyorum.

Evet deprem riski yüzünden psikolojim pek iyi değil.

artık istanbul'da yaşamıyorum ama aileme yapmalarını söylüyorum sık sık. yapmıyorlar o ayrı. 99 depreminden sonra birkaç sene arabanın bagajında deprem çantamız vardı. içinde yedek eşofmanlar, ilaçlar, biraz para, battaniye, fener, pil vardı.

deprem çantası haricinde bence herkesin yatağının yanında, altında değil yanında, su, fener, bisküvi ve düdük olması lazım.

sıkışıp kalma durumu olursa ancak yatağın yanındaki boşlukta kalacak şeyler hayat kurtarabilir.

yok, aşağı yukarı içinde @want2die'ın yazdığı şeyleri ekleyip her odaya (mutfak ve banyo dahil olmak üzere) birer tane koymayı planlıyorum.

artı sadece çanta yetmez, kendi evim dışında başka bir yerde uyuyacaksam uyumadan önce olası bir deprem halinde odanın en güvenli yeri neresi diye bi düşünüp öyle yatıyorum. gerçi kendi evimizde olmadığımız zaman da deprem bizi bulabilir, misafirliğe bile çantayla gitmek lazım sanki ajsdasjk

yok. deprem oldugunda aklima bile gelmez canta manta. japonya'daki turk reyiz gibi direkt pencereden atlarim zaten birinci kattayiz. evde degilsem eh zaten ise yaramayacak.

deprem cantasi degil de bence stok lazim eve. en azindan bir ay yetecek su ve yiyecek depolanmali. elektriksiz neyin pisirilebilecek ya da pisirmeden yenilebilecek seyler falan.

simdi dusunsene deprem olmus her yer yikilmis. millet dukkanlari yagmaliyor. ortada ne polis kalmis ne itfaiye, yikilmis her yer. istanbul perisan. evde yiyecek bir sey yok. ne yapacaksin? dur lan bakkaldan ekmek ve sucuk aliyim deyip esofmanla cesetlerin arasindan hoplaya ziplaya bakkala mi gideceksin?

yoo dostum yoo. olur da evin yikilmazsa, evde bir ay boyunca yasamaya calismak en iyisi. disarda katliam olur "buyuk" depremde. kesin bilgi yayalim.

ayrica deprem cantasina neden konserve falan degil de biskuvi koyuluyor ya onu anlamiyorum ben. neden? yav zaten deprem olmus biskuvi mi yenir o kafayla? sekerli sekerli pis pis daha cok aciktirir insani.

o bisküvi dediğiniz şeyler göçük altında kalma riskine karşı kullanılmak amacıyla konuluyor. bisküvi derken yüksek enerji veren ve uzun süre dayanıklılığını koruyan şeyler.

ayrıca deprem çantaları için aynı zamanda konserve de tavsiye ediliyor. o da dışarı çıkmayı başaran kişilerin uzun bir süre eve dönememe ihtimaline karşı.

ben kıyafet, nakit para, battaniye gibi hazırlıkların uzun vadede; su, bisküvi, düdük gibi eşyaların ise göçük altında kullanılmak üzere olacak şekilde iki farklı deprem çantası ayarlanabileceğini anlıyorum. ya da tüm hepsini tek bir çanta içinde toplayıp, yine düdük, su, bisküvi, fener gibi eşyaların çantanın kolay ulaşılabilir gözlerine koyulabilir. ancak ne olursa olsun yatağın yanında mutlaka bir çanta bulunması gerek. bence. ben yapıcam. :)

1999 depreminden sonraki ilk yıllarda deprem çantam hazır bir şekilde bekliyordu yanı başımda. yıllar geçtikçe ben de artık hazırlamamaya başladım, etkisini yitirdi. halbuki yıllar geçtikçe daha çok dikkat etmek lazım aslında.

@dessy, tabii ki bir sebebi vardır, "haylayf çok güzel lan ondan koyalım" diyerek böyle bir şey söylememiştir uzmanlar ama bana saçma geliyor. ne çeşit bir bisküvi uzun süre enerji veriyor insana? ben şekerli bir şey yiyince enerjim direkt olarak kayboluyor, daha çok acıkmaya başlıyorum. tuzlu olsa da fark etmez, rahatsız ediyor o hazır bisküviler. ayrıca kan şekerimde de bi şey yok, heç "sen sorunlusun" demeyin.

bana güven sen, konserve tercih et. bisküvi yeme. çok zararlı bisküvi. göçük altında kalmışsın hala bisküvi yiyosun. madem ölmeye o kadar meraklısın bina yıkılınca ölseydin. çok ayıp.

şşşşt! çok ayıp!

:P

seçim sonuçta herkesin damak zevkine ve metabolizmasına kalmış. bize sadece paylaşmak düşüyor.

deprem çantam yok çünkü aklıma gelmiyor, hep unutuyorum. uygun bir zamanda aklıma gelse uygun bir çantam bile var (bunu da düşündüm yani), bir ara içini dolduracağım. içine koyacağım şeyler de bol bol pil, minik bir radyo, çeşitli kesici aletler, ilk yardım malzemeleri, vs vs pratik işe yarayacak şeyler olur herhalde. boy boy çatal iğne setini de unutmayın, doğada iki şeyi birbirine tutturma konusunda süper bir icat.

Yok. Hazırlamakla uğraşmak istemiyorum. Hazır olanını satsalar da almam. Heryere o çantayı mı taşıyacağım?
İlaç depolayamam zaten. Vakti geldiğinde alıyorum eczaneden. Hem 2500 lira hem de buzdolabında durması lazım.

Öneri olarak pili radyo fener yerine dinamolu daha güzel. Alacaksanız öyle alın. Şiddetli bir depremde bina yıkılır zaten. Diyelim ki çantam var, diyelim ki evdeyken deprem oldu. Bina altında çantayı ne yapacam o da ayrı mesele. Ölürüm heralde.

var

tuvalet kağıdı, ped, bisküvi, çeşitli kuruyemişler, ıslak mendil (bolca), poşet, pilsiz fener, düdük, 2 tane 1.5 lt'lik su, birer kat giysi

eksik olanlar: önemli evrakların fotokopileri.

ev sağlam. antreye koyduk çantayı.
ayrıca cizdanım, araba ve ev anahtarları falan günlük kullandığım öantanın içindedir sürekli. o çanta da antreye yakın. böylece acil durumda 2 çantayı alıp evden hızlıca çıkabilirim

3-4 ayda bir de içindekilerin skt'sine bakıyorum, değiştiriyorum zamanı gelenleri

ben bu akşam hazırladım ve çok mutluyum.

allah tabii yaşatmasın kimseye.

lakin, istanbul'a büyük bir deprem vuracağı kesin. sokaktaki kedi bile biliyor neredeyse.

acil durum çantası asıl bina yıkıldığında gerekli bence. yanıbaşınızda bulunan bir çanta içinden göçük altından (hayat üçgeninden) sizi bir süre idare edebilecek suya, bisküviye (veya yiyecek ne koyduysanız), düdüğe (dikkatleri bulunduğunuz yöne çekebilmek için), fenere vs. ulaşabilmenizi sağlar.

üşenmeyin arkadaşlar, ben hepinizi çok seviyorum.

hayır yok. göçük altında kalırsan çantaya yetişemezsen bir faydası yok. sokakta kalırsan da elbet yiyecek bir şey bulursun. bir de ben istanbul'da yaşıyorum. mesela bir avcılarda, bir adalarda vb. riskli yerlerde yaşıyor olsaydım ya da binama güvenmeseydim kesin çantam olurdu. fakat kadıköy'de yaşıyorum. yaşadığım bina sağlam. onun zarar göreceği büyüklükte bir depremde (örneğin beklenen istanbul depremi) sizi deprem çantasından ziyade, silah hayatta tutar.

uzunca bir entry vardı. onunla birlikte düşününce nawar'ın dediği silah daha mantıklı geliyor.

anommm

arkadaşlar, hayat üçgeni. hayat üçgeninde bağdaş kurup yemek yiyebilecek durumda olmayacaksınız ama bir ihtimal, yanınızdaki çantanın ucundan sizi yaşama bağlayabilecek bir takım şeylere ulaşabilecek durumda olabilirsiniz. elbette umarım hiç yaşanmaz, umarım başımıza böyle trajik olaylar gelmez ama yine de, deprem bölgesinde olduğumuzu ve İstanbul'u büyük bir depremin beklediği gerçeğini de unutmayalım.

Neyse, hazırlayan hazırlar :) Ben bu akşam hazırladım. Bilgi paylaşımında bulunan herkese çok teşekkürler <3

99'dan beri deprem hazılığı ile ilgili haberler, programlar yapıldı durdu. büyük ihtimalle istanbul depremine kadar da yapılıp durulacak. senin dediğin gibi çanta hazırlayın, merdivenlerden inmeyin, asansör kullanmayın, dolapları duvara sabitleyin, evin şurasında durun, hayat üçgeni yapın vb. şeyleri söyleyenler var. ama ben hiç duymadım engelli/hasta/yaşlı insanlar şöyle korunabilir/korunsun diye.(internette yazıyormuş bak demeyin. herkesin internet imkanı yok. bende bakmadım açıkçası.)

çanta hazır ve yanı başında olsun. felçli biri nasıl yerinden doğrulup kendini koruma altına alacak? kendimden örnek vereyim. romatizma hastasıyım, yürüyemiyorum, kendimi korumak için hayat üçgeni olsa dahi oraya nasıl giricem. hadi girdim diyelim. elimi kolumu bacağımı nasıl uygun pozisyona getiricem? normal hareketleri dahi yapamıyorken.

hadi kendimden geçtim. çok şükür felçli değilim öyle böyle hareket ediyorum. felçli insan ne yapsın? yakını kendini mi düşünecek yoksa hastasını mı? evcil hayvanını bile bırakmayanlar var(ki bırakın ölsün demiyorum).

sen yine çantanı hazırla hayat üçgenine gir ama herkes bunu yapabilecek durumda değil. bir taraftan da bunu düşün.

gençler hayat üçgeni + cenin pozisyonuna o kadar da güvenmeyin. en iyi şansınız o ama onu yaptığınızda hayatta kalacaksınız diye bir şey yok. kaldı ki o üçgene varamadan kafanıza bir şey düşme ya da yolunuzun kapanma ihtimali daha yüksek.

yanlış anlaşılmasın. üçgen olayına girmeyin demiyorum. özellikle de giriş katında değilseniz ve kibritten evde yaşamıyorsanız lütfen ama lütfen camdan atlamayın. atlayıp yaralanırsanız ya da ölürseniz "can" değil "mal" kaybı olarak geçersiniz. ha belki atladığınız yerde havuz vardır o başka.

üçgenlerinizi gösterin bir de. diyelim ki 2. kattasınız ve üzerinizde 4 kat var. o tonlarca ağırlığı engelleyecek bir üçgen ayarladınız mı? alternatifleri düşündünüz mü?

sorun en sağlıklı kaynakta çözülür. unutmayın deprem değil bina öldürür :p

@nawar, bildiğim kadarıyla kadıköy depremde en çok etkilenecek bölgelerin başında geliyor. ben de kadıköy'deyim ve bayağı tırsıyorum işin açığı. birincisi, depremin dışarda yakalama ihtimali var, hatta avcılar'da bile... ikincisi, dediğim gibi kadıköy de yıkılacakmış diyolar, bizim ev yıkılmasa ne değişir ki? dediğimiz şey, açlık susuzluk kaos yağma... iyisi mi hem yemek hem mermi stoğu yapalım.

aynen, hayat üçgeni illa hayat kurtaracak değil. riski minimuma indirebilir. yanlış anlaşılmasın. hayat üçgeni yapın, oraya da çantanızı koyun, oooh misler gibi yaşamaya devam edin demiyorum.

millet olarak lafı bir tarafından anlamaya çok müsaitiz.

sutlu nescafe, evet, dediğin durum konusunda evet sıkıntı var. ben de görmedim açıkçası fiziksel engelli arkadaşların nasıl kendini koruyabileceğini. sen de bu konuda ilk adımı atabilirsin? duyuru'ya girebildiğine göre akut'la da iletişime geçebilirsin? Onlardan bilgi almayı deneyebilirsin? => E-POSTA: [email protected] - [email protected] Kendin için olmasa bile başkalarını bilgilendirmek için de yapabilirsin bunu. Evet, herkesin imkanı maalesef yok ancak bilgi günümüzde artık çok daha hızlı yayılıyor. bunu avantaja çevirmek lazım.

Ek bilgi olarak şunu paylaşayım, google'da direkt çıktı zaten: www.earthquakecountry.org

rems.ed.gov

aci durum çantası bina yıkıldığında ve sen binanın içinde kaldığında gerekli olan bir şey değil

muhtemelen hareket edemeyeceğin bir pozisyonda tuvalet kağıdını, 1.5 lt'lik suyu ne yapacaksın? göt kadar yerde kalacaksın, en fazla düdük işine yarar, ona da uzanabilirsen. çanta, ilk deprem anı geçtikten sonra açığa çıktığında birkaç gün seni idare edebilecek şeylerden oluşur. marketler açık olacak vs zannetmeyin. ciddi bi afette yağmalar birkaç saatte başlar. evden çıktıktan sonra bulurum yhaa diye bi olay yok. götünden kan alırlar. az bi walking dead izleyin bari.

bina çökerse o çanta seni hayatta tutmaz.

bir ihtimal, şanslı olabilirsem eğer, binadan sağlam çıkabilenlerden olursam, o çantanın içindekileri başkaları adına kullanabilmek için de hazırda tutuyorum. salt kendim için değil yani.

@dessy taş bana mıydı?

@pescador kadıköy büyük bir ilçe. neresinde oturduğuna bağlı. denize yakın yerler, moda vs. sağlam zemine sahip değiller. binaların da çoğu eski. risk o yüzden var. fakat liste başı değil kadıköy. çok daha gevşek zeminler var. fakat daha önce de dediğim gibi, ne kadar gevşek ya da sert zeminde olduğunuzdan önemli olan, binanınızın sağlamlığı.

deprem riski için oturduğunuz bölge ile ilgili, hidrojeoloji, jeoloji, heyelan, fay vs. haritalarına bakmanız bunları karşılaştırmanız lazım ya da bunu daha önce yapmış güvenilir kişilerin raporlarına bakmanız lazım, gebze'den pendik'ten bilmemnereden kendilerine ev hediye edildikten sonra "istanbul'da deprem o kadar büyük risk değil" diyenlerin değil.

ne taşı allasen nawar :)

bu arada, nawar'ın verdiği bilgiye ek olarak, yine nerede okuduğumu/gördüğümü hatırlayamamakla birlikte İstanbul'da sahilden ne kadar çok uzaklaşılırsa, zeminin o kadar daha sağlam olabileceğini bilgisini hatırlatmak istedim. Gerçi hepiniz biliyorsunuz ama olsun :)

zemin konusunda nawar'a güvenin :D
ama çanta konusunda da bana :D

güney amerika turu için 10 gün kısa. brezilyanın ortasından arjantin sınırı otobüsle 30 saat sürüyor. tek ülke 2-3 şehir seçin.

peru'ya en son vize vardı

bi de brezilyada portekizce konuşuluyor

7-10 gunde 4 ulkeye sadece gittim diyebilmek icin gidersin.check in yaparsin iste.kendin demissin kita diye,sadece brezilya kitanin neredeyse yarisini olusturuyor..bu sureyi sadece brezilya ya ayirsaniz anca olur iste.onda da bir kac nokta yapin kafidir.

Su an o bolgede seyahatte olan sozlukten iki arkadas var.gittikleri bir ayi gecti belki 2 ay.mesaj atip sorayim sakincasi yoksa paylasirim burada.

Genel duyurulari ararsaniz daha evvel benimde cevap verdigim cokca duyuru var bununla alakali.

10 gün çok kısa + 1
Hiçbir şey anlamazsın gezdiğinden. Benim tercihim Arjantin + Kolombiya olurdu. Ama siz de araştırıp kendinize göre bir yerler seçebilirsiniz.

*Güney Amerika'da turistik amaçlı seyahatler için vize uygulayan ülke araştırdığım kadarıyla yok.

Henüz, planlama aşamasında olduğum için sürekli okuyor ve her türlü öneriyi değerlendiriyorum. Amacım sadece gittim diyebilmek için gitmek değil :)

Bir kere yedim, bir daha o hataya düşmem

hiç yemedim. merak da etmiyorum ama. sanırım hiç yemeyeceğim.

pek aramıyorum açıkçası,birkaç kere yedim favorim olmadı.Uzakdoğu mutfağından noodle seviyorum ben.

hiç sevmem. bi kere denedim, kustum ki öyle kolay kolay da midem bulanmaz.

tr'de yemek sıkıntı. yurtdışında yaşadığım için her hafta yiyiyorum. bazen lüx bi japon resturantında bazen köşe başı 20 parça-30 parçacılarda.

harika bir şey bence.

Bir kere yedim. Çok iyi yaptıklarını iddia ediyorlardı, yanımdakiler şapır şupur yediler. Benim suratım önce yeşile, sonra kırmızıya, sonra tekrar yeşile döndü ve gözlerimden yaşlar boşanmaya başladı. Çiğnemeden yuttum birkaç lokmayı, ağzımda bu tat kalmasın diye. Benimkini de yanımdakilere verdim.

olsa hergün yerim

bir gün denemek istiyorum henüz yemedim hiç.

sushi benim için bir yaşam stili. Topkapıda arabada sushi satan bir adam var alt geçidin orda. süper.

İlk sushicoda yedim midem bulandıbi daha yemem dedim. Sonra başka yerlerde denedim sevdim. Yılan balığı gibi şeyler değil de somon, karides falan güzel oluyor.

yaşadığım şehirde olmadığı için istanbula yolum düştükçe ve yanımda suşi seven biri oldukça koşa koşa gidiyorum. bir gün hiç denememiş olan kardeşim vardı ki sevmez öyle şeyler. yürü lan diyip önüme kattım ona da sevdirdim kafasına vura vura. artık kimseyi bulamazsam onu sürüklüyorum çok canım çektiğinde.

fiyat güzelmiş istanbul ise adresi alabiliy miyim?=)

bnde bi kere yedim. onlar yapmıslar çancincona göre. uymaz aliye veliye.

Ben de çok severim ancak fiyat/performansı düşük maalesef, fakir olduğumdan az yiyorum. Ayrıca neresi orası?

çok severim
önceden ayda bir yiyordum

severim, ayda 2 falan yiyorum. o da paket siparişte genelde dışarı yemeğe çıkınca kimse istemiyo

cok severim.
ayda bir falan yerim heralde. pahali olmasa cok daha fazla yerim.

severim
insan genelde ıyy çiğ balık derler ama zaten çiğ balık falan yok içinde, taptaze çiğ balığı kim kaybetmiş de uyduruk çin japon lokantaları bulsun. zehirlenir millet.
somon füme, avokado, salatalık, ton balığı gibi şeylerle yapıyorlar. gayet lezzetli bence. tabii wasabisi ve zencefil turşusunu da isterim yanında.

sushi her gün değil arada bir yenecek bir şey gibi benim için.

ama noodle öylemi? kahvaltıda yediğimi hatırlıyorum. öğle yemeğinde 2 , akşam yemeğinde 3 kutu yediğimi hatırlıyorum. gece rüyamda nudo paketiyle sevişiyordum sonra uyanmışım.

Ben çok severim. Olsa da yesem hatta. Canım çekti şimdi.

diyabet demek

normali 5.5'un altı

Diyabetli sonucu bu zaten de çok mu yüksek 8 demek, "ayağını denk al" mı demek yoksa "biraz daha dikkat etsin yeter" mi demek kabilinden soruyorum.

8 yüksek. çok mu yüksek, hayır. ama 10'un üstü hastaneye yatırılarak tedavi ediliyor.
işin kötü tarafı bu 3 aylık ortalama şekerin yüksek olduğu manasına geliyor. 1 hafta diyet yapayım 5'e düşsün diye bir şey yok. büyük ihtimal uzun süreli ilaç ve diyet tedavisinden sonra normal sınırlara inebilir, inmemesi de oldukça olası

Çok teşekkür ederim.

ilaçlarına ve diyetine dikkat etmiyor demek. kötü kontrollü diyabet demek. bu şekilde devam ederse diyabetin komplikasyonları ile karşılaşabilir demek.

metformin kullanıp şeker ve unlu gıdalardan uzak durucan demek.

kanı tüketen mi yoksa kan üretmeme nedeni mi acaba?
kan kanseri/anemi olmasın? geçenlerde bir tanıdığımız bu nedenle rahmetli oldu.

basiniz sagolsun hocam. annem de pek bilemiyor, simdi kadina sizinkinde ne vardi diye soramiyor da tabii... o yuzden detay hakkinda maalesef bir sey diyemiyorum.

ama kanser degildir, kanser olsa en azindan o kadarini aklinda tutabilirdi. anemi de yine asina oldugumuz bir kelime. bunlar olsa unutmazdi gibime geliyor. bir de bunlarin ayakta agri, yuruyunce guc kaybi yapma ihtimali var mi ki? ben sorayim bi belki anemidir.

oraklı anemi olabilir mi?

Evet yürümekte zorlanıyordu fakat o yaşlıydı zaten. Haftada bir kan nakli için hastaneye gidiyordu. Sizin durum farklı olabilir tabii bilemiyorum. Size de geçmiş olsun.

orak hücreli anemi

yürürken zorlanması vazo-okluzif kriz
dalağın alınması zaten neredeyse tamamında oluyor

evet, bu cok mantikli.

ben iki kez kan testi yaptirdim yakin zamanda. seker, tiroid, ure, kreatinin, b12 vs. pek cok seye bakildi. ayrica sag bacaktan komple ultrason da cekildi. normal olmayan hicbir sey yok.

bende bundan yok di mi o zaman? olum dalak alindi diye gencecik adam tekerlekli sandalyede simdi cigerleri de gitmis, cok korkuyom ya

pescador, umarım beni yanlış anlamazsın ama büyüğün olarak seni bir konuda uyarmak istiyorum

son zamanlarda duyurularında çok beylik laflar görüyorum
"anneme "yalandir" falan dedim", "5 aydir doktor doktor geziyorum, onlarca ihtimal dusunuldu"

kişinin hastalığı konusunda yalancı demek gerçekten hoş değil. evet belki doğru olmayabilir ama bilirkişi sen değilsin. ben de kalkıp 20 yaşında gencecik çocuk niye yürüyemesin, yalandır diyebilirim senin arkandan. bu senin için ne kadar hoşsa o kişi için de hoş bir durum olur.

sadece bu duyurundan örnek verdim, diğerlerinde de gördüm ama şimdi ıncık cıncık edip liste yapamayacağım.

sana yapılmasını istemediğini başkalarına yapma

@la noix, yalandir dememin sebebi olayin felaketmis gibi sadece kotu yonleriyle aktarilmasi. o cocugu en iyi ben anlarim. ona bir sey dedigim yok. yalandan tekerlekli sandalyeye oturacak degil elbette. ama ailesinin hastaligin adini bile soyleyememesi iskillendirdi iste.

ayrica duyuruda yazdiklarimi cok ciddiye almayin, cok fazla ironi-saka-abarti kullaniyorum. normalde daha tatli ve kibar biriyim.

hacettepe'ye getirin kesinlikle.

patronumun babasının koroner damarlarını anjiyo ile açamayız demiş antalya, istanbul dahil 3 hekim(özelde), hacettepe'deki bir hoca stente gerek kalmadan açmıştı. tabi sizin ameliyat farklı bir şey orası kesin ama herkes hacettepe'yi tavsiye etmişti.onlar da özel olarak hocaya yaptırdılar, uzmanlara değil.
adını öğrenip yarın size söylerim.

üniversite hocası ihtimali yoksa istanbul siyami ersek.

ameliyatı kardiyolog yapmaz, kalp ve damar cerrahı yapar

istanbul'da koşuyolu ve siyami ersek köklü ekibe sahip özelleşmiş hastaneler

hocam bu konuda şöyle bir şey var, hastalığın türüne göre farklı hocaların uzmanlığı oluyor. bu önemli.

kısa bir süre önce bana ufak bir operasyon yapan kendi doktorum hacettepe'nin bölüm başkanı prof.dr. kudret aytemir. yine de iyice araştırın, içinize sinsin. ben de çok araştırarak gittim. sonra iyi ki de ona gitmişim dedim. fakat randevu almak epey zor olabiliyor dönem dönem.

tavsiyeler icin tesekkur ederim, kapakcik degisecekmis. bu yonde onerisi olan varsa daha makbuke gececek.

soylediginiz hastane ve doktorlari da arastiracagim.

hacettepe kardiyovasküler cerrahi bu aralar karışık. bence hacettepe dışı bir yere götürebilirsiniz. istanbul- bakırköy/acıbademde 2 ay staj yapmıştım. oradaki hocalar da siyami çıkışlı. orayı da düşünebilirsiniz.

70 yaşındaki dedeme, 2 yıl kadar önce özel gaziosmanpaşa hastanesinde bypass yapıldı. doktorlardan ve hizmetten çok memnun kaldı. emekliydi. bildiğim kadarıyla da hiç para ödemediler. şimdi gayet sağlıklı.

en iyilerinden belki de en iyisi prof. dr. Birgül Sönmez diye biliyorum. Fakat fazlasıyla tuzludur. şimdiden acil şifalar.

siyami ersek. babam da ameliyat oldu orada. doktorlar çok iyi. Türkiye'nin farklı yerlerinden geliyor adamlar. Hatta yabancı hastalar bile var. acil şifa dilerim.

siyami ersek +1

Siyami Ersek+1

hacettepe olarak karar vermiştik fakat siyami ersek cok fazla önerildi, istanbui'da olması bizim için daha iyi aslında, siyami ersek'te tavsiye ettiğiniz doktor var mı?

tchibo'dan kayak montu almıştım, hem binlerce cebi var, hem rahat hem de aşırı sıcak tutuyor. polonya'nın kışında üşümedim

şunlar baya iyi

www.superdry.com

www.superdry.com

bershka'da çok çok güzel yeni montlar var. deri vs. her türlü kumaştan. ben dün 3 tane farklı farklı aldım, 3üne toplam 630 tl verdim. çok da kaliteli. bi bak istersen herhangi bir bershka mağzasına.

400 liraya colombia almistim gecen sene boynerden danimarkanin kisini aci cektirmeden gecirdi ciddi sicak tutuyor

Columbia burada pahalı.

Burada 1200Tl dedikleri montun aynısını Dubai Mall'da 175TL'ye satıyorlardı geçen ay.

Bence montu beğen, yurtdışına çıkıp da alışveriş yapabilecek arkadaşların varsa onlardan fiyat iste. Mantıklı gelirse aldır

@vickvickyvale 500 lirayı rahat geçer zaten ankarada bulamam
@jedilance şuan sezonda olduğumuzdan o fiyata columbia yok ne yazık ki.
@dusunuyorum dediğin bana hiç uygun değil :(

pili azalmıştır, pili değiştirin eski haline geri gelir.

nasıl yorgunluğun etkisi yok. ayağın sakat metroya bile taksiyle gitmiyor musun? fiziksel yorgunluğun nerdeyse sıfıra yakın hatırladığım kadarıyla

ayrıca yine hiç evden çıkmıyorsan biyolojik saatin normale de dönmüş olabilir. endüstri devriminden önce insanlar 4-5 saat uyuyup 2-3 saatlik uyanık geçirip tekrar uyuyorlarmış. bi web sitesinde okumuştum. hatta çocuklar da okula başlayana kadar buna benzer bi uyku düzenine sahipler

@la noix, dediğin şeyi yaklaşık 1 aydır yapıyorum ama. bir de fiziksel aktivite sıfır olunca vücut genel olarak yorgun olduğu için uyku daha verimsiz oluyor aslında. yani "hiçbir şey yapmadım, 5 saatte uykumu alırım" durumu söz konusu değil. öyle olsa zaten hiç rahatsız olmam ne güzel, 19 saat benim... ama öyle değil işte, uykumu alamıyorum. ve uyuyamıyorum da.

sen psikolojik yorgunluktan bahsediyorsun ben fiziksel yorgunluktan

senin durumunla direkt alakası olabilir mi bilmiyorum ama son zamanlarda bu konu hakkında çok yazıya denk geldim.

insanlar akşam saatlerinde ekseriyetle bilgisayar başında artık. hatta yatma saati gelince yatakta telefon / tabletten devam ediyorlar.
bu aletlerin yaydığı mavi-beyaz ışık insan biyoritmini bozuyormuş ve uyku bozukluklarına yol açıyormuş. hatta kanser gibi hastalıklara kadar yolu var deniyor, artık orasını bilemiyorum.
akşam yatmadan önce elektronik aletlerden uzak durmaya çalışıyorum ve gazete, kitap alıyorum yanıma. ayrıca telefon ışığını yumuşatıp sarı ışığa döndüren uygulamalar da var. bunları bir deneyebilirsin.

tek başına yememelisin zaten. olgunlaştığı zaman hem yumuşuyor hem tadındaki o acımsılık gidiyor. tost-sandviç içine koyabilirsin dilim dilim, doğrayıp salatalara katabilirsin ya da ezip yoğurt-mayonez-tuz-sarımsakla karıştırabilirsin.

olgunlaştığında da bi boka benzemiyo o yüzden anca yemeklerde kullanılıyor meyve gibi yemek mümkün değil

guacamole tarifi:
öncelikle belirtmek isterim ki avokadolar neredeyse elinle ezebileceğin kadar olgun olmalı. siyahlaşabilir bazı kısımları mühim değil. olgunlaşmadan yaparsan löp löp ağza geliyor sevmiyorum

gerekenler: 2 avokado, yarım büyük kırmızı soğan, 1 limonun suyu, 1 büyük domates (tercihen sulu olmasın), 1 jalapeno biber (ben normal kapya biber de kullanabiliyorum ya da chili biber kullanıyorum), maydanoz (ben dereotu kullanıyorum), zeytinyağı, tuz

avokadoları soyup limon suyunu da karıştırarak çatalla bir güzel ez. limon suyunu geciktirirsen avokadalar iyice siyahlaşıyor. püre kıvamına gelsin. sonra ince kıydığın soğan, domates, biber, dereotu vs koy. zeytinyağını abartma çünkü zaten avokado kendisi yağlı bi arkadaş.

ben genelde üstüne kırmızı toz biber de koyuyorum

kızarmış ekmek, et yemekleri vs yanında sos olarak kullanın

Sebzeymis la o. Patlican yemek gibi dusun

avokadoyu mundar etmene çok üzüldüm.

elma gibi löp löp yenen bir meyve değil o. çok yağlı bir şey. muhtemelen sen hamken yemeye çalıştın. olgunlaşması çok zaman alır. avcunda hafifçe sıktığında tereyağı gibi yumuşaması lazım.

guacamole yapıp yiyebilirsin, mükemmel olur. tarifini yukarıda vermişler zaten. hiçbir şey bilmiyorsan sütle balla püre yapıp içebilirsin. ya da bol limon+tuz+karabiberle tüketebilirsin.

beklenti farklılığından oluyor.
meyve bekliyodunuz, yağlı bi sebze çıktı.
bir dahaki sefere, şekerli bi tadı olmayacağını, yağlı bişey olduğunu bilerek yiyeceksiniz. üzerine karabiber ve bol kimyon ekmenizi öneriyorum. kimyonu denedim ve çok yakıştı.

Haslanip yapiliyormus o ya, biz de exle yemistik, tukurmustuk ama simdi boyle begenmediniz diye yememezlik yabmayin cunku internetteki tariflerden birini yaptigimizda begenmistik biz.

Avokado bir meyve değil..

smoothielerin içinde veya çok çeşitli sos salata olarak değerlendirebilirsiniz.

biz genelde yarım avokadoya iki-üç kaşık yoğurt, biraz lime(limon da olur), biraz kişniş yaprağı ve çok az sarımsak katıyoruz. müthiş bir sos oluyor. kızartmalara, tavuğa vs. yakışıyor.

haşlanmış fasülye ile yapılmış limonlu salatanın içine de doğramaya başladım o da güzel.

bir kere doğru salatayı/sosu buldunuz mu müthiş birşeye dönüşüyor.

tatlı da yapılabiliyor. buyurun tarifi

avokadoyu eziyoruz. içine bal koyuyoruz, bolca da dövülmüş ceviz.

yeme de yanında yat :)

hii ben çok severim. peynirin yanına çok yakışıyor.
gazete kağıdına sararsanız daha hızlı olgunlaşır.
bir de böldünüz ve bitiremezseniz kararmaması için limonlamak gerekiyor.

valla ben tek başına da yiyorum ama azcık olgunsa üzerine bal dökünce enerci patlaması yaşıyorum.

bıçakla ekmeğe sürüp üzerine tuz karabiber ekip üstüne de hıyar koyarak da tüketebilirsin

Olgunlaşması için dışarıda beklemesi, mümkünse de muz, portakal gibi meyvelerle aynı kap içinde tutulması gerekiyor.

Babam bu meyvenin hastası olduğu için epey haşır neşir olmuştuk evde, o sıralarda böyle bir rehber hazırlamıştım, buyrunuz :) :www.yenideneyim.com

intro'yu geç. büyük ihtimal metodu değerlendirmeni isteyecekler. resim grafik ve tablolar üzerinde dur. discussion konusunda da fazla yorum yapamazsın büyük ihtimal.

1 sayfa yeterli gelebilir, orada sorun yok.

Erektil disfonksiyon ve prostat mühim konular.

e mühimse o zaman niye üroloji bakıyor işte. zikdaşakoloji diye bir branş daha olsun, kadınlarda bu mevzulara jinekoloj baktığı gibi erkeklerde de o baksın. niye ürolog bakıyor? ya da ürologun olayı ereksiyon, prostat, varikosel falan ise idrar yolu için başka doktor olsun. daha mantıklı değil mi?

zaten tıp şu anda yandallaşmaya doğru gidiyor. önceden nöroloji ve psikiatri, dahiliye kardiyoloji ve göğüs hastalıkları bile beraberdi. yakında ayrılırlar merak etme.

yav soruyu yalapşap okumuşum evet.
ama neyse ki heybemden her şeye takacak bir kulp çıkıyor.
şimdi bu bizim testisler böbrekten geliyor. doğunca erkek çocukların testis torbaları boş olur. androjen salgılandıkça böbrekten ilerler ve yerine ulaşır. bu süreçte gecikme çocuğu kısır bile eder ilerki yaşlarında. ne ise..
bizde bu iki fonksiyon iki organda da birleşiyor (ya da kesişiyor) yani. sadece penis değil kesişme noktası.
bir de böbrek tümörlerine nefrolog bakmaz mı ki yav? yani aslında, böbreğin de kendi ihtisas alanı var.

kadın genital sistemine kadın doğum bakar kadın genital +doğum var bir de kadın üriner sistemi eklenseydi fazla yüklenilmiş olurdu. üroloji sadece kadın erkek ürinere baksaydı fazla spesifik olurdu aynı şekilde sadece erkek genitalle ilgili bir bölüm de saçma olur çok dar bir alan. ekleyip bir anabilir dalı yapmışlar nesini beğenmedin aga?

kakao yerine keçiboynuzzu pekmezi kullanıyor annem valla anlamadım ben tadı nefis.

hemen hemen aynı (balına göre biraz değiştiriyor) o yüzden eşit miktarda koyuyorum ben.

kaç aydır böyle şeyler yapmıyorum ama yaptığım zamanlar tatlandırmak için keçi boynuzu pekmezi kullanıyorum. Keke kuru üzüm/erik/yaban mersini gibi kuru meyveleri katarak da bu tadı zenginleştirebilirsin sana kalmış, benim henüz detaylı bilgiye ulaşamadığım nokta -çok da derinlemesine araştıramadım- pekmez ve kuru meyvelerin yüksek sıcaklığa maruz kalması sonrası olası zararları falan...

Şeker ve balın çok bir farkı yok.

arnold schwarzeneger, doğal organik bal ile işlenmiş şeker arasında nasıl bir fark olmadığını açıklar mısın?

benim de valde kullanmıyor. yazın yine şeker eklemeden, güneşte bekleterek hazırladığı reçeller başta olmak üzere, pekmez vs kullanıyor. bal kullandığına denk gelmedim pek.. balı direk yemeyince besin değerinin düştüğünü söylüyor.

İkisi de şeker olduğu için.

Ben şekeri hep marketlerden aldığımız işlenmiş şeker olarak algılıyorum. Meyvelerden, doğal baldan aldığımız tat ile şekeri aynı kefeye koyamam. Doğa annenin bize bir lütfu olarak görüyorum zira, aynı sebzeler gibi.

Sorduğum soruya cevap değildi fakat yine de tikledim. Görüşün için teşekkürler :)

@candanag, pekmez zaten pişirilerek yapılıyor. yüksek ısı kalitesini değiştirmez. kuru meyveler de keza güneşte kurutuluyor, kaynatıp hoşaf yapılıyor. bilinen zararlı bir durum yok yani.

bal ısıda değer kaybına uğruyor. bu açıdan bal yerine pekmez kullanmak daha iyi. ama pekmez yoksa veya tadı yapılan şeye uymayacaksa şeker yerine bal tercih edilir bence. değer kaybına uğrasa da hepsi gitmiyor sonuçta.

pekmezle süt ürünlerinin birlikte alınması ikisinde de değer kaybına neden oluyor. zararlı değil de daha faydalı olabilmesi için mümkünse birlikte kullanmamakta yarar var.

ölçüde verilen şeker yerine sıvı tatlandırıcı kullanırken şekerin granül olup bardağın aslında tam dolu olmadığını bilmek gerekiyor. ben bir bardak için 1/5 - 1/4 gibi azaltıyorum. ne kadar kullanacağınız biraz kullandığınız şeyin tadına ve zevkinize bağlı. sıvı tatlandırıcı kullandığınızda kabartma tozunu veya unu biraz artırmak da iyi olabiliyor.

@hayat aklini konusacak bir filozof uret kaynağını hatırlayamadığım bir yerde pekmez yapımında yüksek ısı nedeniyle özelliğini kaybettiğini ve yoğun şekilde fruktoz içerdiğini duymuştum/okumuştum. geleneksel yöntemlerle üretilen pekmezlerde bu durum nasıldır bilemiyorum. zaten pişirilmiş bir şeyin bir daha pişirilmesinin etkileri de olacaktır bence. yine de her halukarda rafine şekere tercih edilmeli bence. Aynı şüphem kuru meyveler için de geçerli.

Ayrıca soruya yanıt olarak uyguladığım bir yöntem daha geldi. sıkmalık portakaldan elde ettiğim yarım/bir bardak portakal suyunu da katarım güzel bir rayihası olur kekin. başka meyvelerin suları da değerlendirilebilir bu anlamda zevke göre.

Stevia katmayi dene.

bulabilirsen erythritol katabilirsin glisemik indeksi sıfır olan tek şeker alkolü bu.

nefer, çok fazla vaktim yok bugün. vaktim olunca araştıracağım ama o dediklerin doğal kaynak değil, dimi? yoksa çok mu cahil kaldım?

bu dediğim aslında tatlandırıcı ama diğer tatlandırıcılar gibi kan şekerini etikeleyip insülini hoplatmıyor, mideye filan zarar vermiyor, kilo yapmıyor yani masum bir şey.

doğal ve bala bile tercih edilen bir şeker alkolü burda anlatıyor bak ama nerden bulunur bilmiyorum :(

authoritynutrition.com

Balın içinde bulunan şekerle markette satılan şekerin bir farkı yok; zira balın içindeki şeker de yarı yarıya fruktoz ve sakkaroz ihtiva eder. Sakkoroz=Sofra şekeri. Yani bal yediğinizde de yarı yarıya rafine şeker tüketmiş oluyorsunuz. Bununla birlikte fruktozun da vücut tarafından emiliminin sofra şekerine göre küçük farkları olsa da özünde o da şeker, çok farkı yok. Karaciğer onu da yağa çeviriyor. Pekmez konusuna hiç girmiyorum zaten; onu yaparken içine zaten şeker rafine şeker katılıyor. Şekeri kaşık kaşık yemekle pekmez yemenin de bir farkı yok. Hülasa şekerin sağlıklı bir alternatif yok; bunların hepsi aşırı tüketimde trigliserid seviyesinin artmasına, insülin düzeninin bozulmasına, gut hastalığına (Evet gut et yüzünden değil, yüksek fruktozlu ürünler, özellikle işlenmiş fruktoz nedeniyle oluyor) neden oluyor.

Ha yok ben illa arada kek yemek istiyorum derseniz, herhangi bir meyveyi kaynatıp şekerini açığa çıkarıp onu da keke katmanızı naçizane öneririm. Balla pekmezle olacak şeyler değil.

Peki meyvelerde şeker yok mu?

Bir de balda aynı zamanda çeşitli antioksidanlar ve omega var diye biliyorum ben. Mobilde olduğum için kaynak göndermiyorum suan.

Teşekkürler bilgiler için ayrıca :)

marketten aldığınız şeker de pancardan ya da şeker kamışından yapılıyor biliyorsunuz değil mi?

endüstriyellik konusuna girmeden bunu söylüyorum.

Biz insanoğlu kendimizi dünyanın merkezine koyduğumuz için doğadaki her şeyin bizim için var olduğunu sanıyoruz, halbuki öyle değil. Misal arılar balı biz yiyelim diye değil, kovanlarını sağlama almak için üretirler. Haliyle yapısındaki her şey insan sağlığı için değil, kovanın sağlam olması için vardır. Bizim onu yiyor olmamız balın ve içindeki şekerin doğal ve faydalı olduğu anlamına gelmez. Ki değil de zaten. Doğal da olsa, fruktoz ağırlıklı beslenmek tıpkı alkol kullanan kişilerin karaciğerlerinde oluşan tahribatın benzeri tahribat yapar. Bu, bal gibi meyve gibi "Doğal" fruktoz içeren ürünler için de böyledir. Yani doğal olan her şey, bizim için doğal demek değildir.

Meyvede, dediğim gibi, eser miktarda fruktoz vardır. O da diğer tüm şekerler gibi aşırı tüketimde zararlıdır. "Ben kek yemezsem ölürüm" diyorsanız rafine şeker yerine bunu tüketin. Ha bana sorarsanız onu da tüketmeyin ama bu sizin beslenme şeklinizle ilgili bir durum lakin fruktoz da en az diğer şeker türleri kadar zararlıdır. Hatta fruktozun emilimi glikoza göre daha düşük olduğu için birçok sindirim problemine de neden olabilmektedir diğer etkilerine ek olarak.

Zararı olmayan tek şeker sebzelerdeki, özellikle yeşil yapraklı bitkilerde bulunan şekerdir. O da vücuttaki toksinlerin atımına ve protein sentezine yardımcı olur. Bize gerekli tek şeker de o. Diğerleri zehir.

keçiboynuzu pekmezi+1
şekerle balın arasında organik ve işlenmiş olma dışında bir farkı yok, tabii bal da doğalsa.
Tat vermek için akçaağaç şurubu da kullanabilirsin.

angelus, bilgiler için teşekkürler. ben kek krizlerine giren bir insan değilim, iki üç ayda bir yaparsam yaparım, yaptığımda da onun mümkün mertebe doğal, aka, daha az zararlı içeriklerden oluşmasını isterim çünkü normalde zaten yediklerime ve içtiklerime dikkat etmeye özen gösteren biriyim. öbür türlüsü, yani, o böyle, bu şöyle diyerek hayatımı 'control freak' yapabilecek akıl sağlığına henüz şu aşamada sahip değilim :))


Bahsettiğim bal bu arada şu raw honey dedikleri bal idi. Fruktoz vs. konusunda haklı olabilirsiniz ancak balda aynı zamanda çok çeşitli antioksidanların da olduğunu da söylüyor araştırmalar. Zaten çoğu bilim adamı bal kullanımı kişinin insiyatifine bırakıyor sanırım. Genel yorumlar bu şekilde.

Herkese çok teşekkürler.

hurma suyu/özü. bunu bir araştır.

peki kek yerine, elmalı ekmek, erik kurulu ekmek, üzümlü ekmek yapsan? yani içinde şeker olmadığı için adı kek diil de ekmek olsa mesela?
bal koyacaksan da, iki tatlı kaşığı kosan tamamına?

olma mı ööle?

kekin, kurabiyenin içindeki unu da direk şekerden sayabilirsin. yani şeker ya da bal koymanın farkı yok. hiç şeker koymasan tuzlu yapsan da aynı şey. ha bi tabak un ha bi tabak şeker ha bi tabak pilav ha bi tabak bal.

yani neyin tadını seviyosan onu koy. zararından çekiniyosan yarım dilim ye. azcık faydalı olsun diyosan da pekmezin demiri eser miktarda daha iyi olabilir.

meyve konusu biraz karışık. fruktozun biyokimyasını bi anlayayım daha sağlıklı cevaplar verecem duyurulara :D o reseptörler neyim çok kafa karıştırıyo.

dessy balın yapısı 40 derecenin üzerinde bozulur, bu yüzden bitki çayına bile konulmaz(ılıkken koyabilirsin) Bu konu kesinlikle risk almaya değmez.

cy7

hocam öğrenmek için soruyorum, karşı çıkmak için sormuyorum, yannış annamayın lütfen.

Amerika'da balsız ve şekersiz ekmek bulmak hakkaten büyük mesele. Peki onnarın koyduğu bal da bozulmuyo mudur? Bu ekmekler de fırında pişiyo.

Tahinli yapıyorum ama yine şeker az da olsa.

Şeker yerine kuru kayısı kuru üzüm, kuru incir , portakal olabilir. Deneyeceğim ben de böyle bir şey :)

yok compadrito neden yanlış anlayayım. Şekerde sorun yok zaten sıcaklıkla ilgili ama bal konusunda ben olsam güvenmezdim. Sonuçta ekmekle ilgili sadece besin değeri analizi yapıyorlardır, başka bir şey yaptıklarını zannetmiyorum. Kullandıkları bal belki doğal değildir, şu şeker katılanlardan olabilir.

bu arada fruktozun da fazlası gut yapıyormus hocamız dediydi, ne alaka demeyin bunda da azotlu bilesik birikimi oluyormus ama unuttum şimdi.
o yüzden fruktoz masum abanalım yanılgısına düşmeyin.

her şeyin fazlası zarar arkadaşlar :P

benimgidamuhendisim.blogspot.com.tr

işi uzmanından okuyalım bir de

özet: Keklerde pekmezi kullanmayın, HMF oranı artıyor, onun yerine soğuyunca üzerine sürebilirsiniz.

hmf: kanserojen

each batch entry? entry of each batch?

fransızcasında partie yerine lot daha iyi gider. partie daha çok kısım, bölüm anlamında.
l'entrée du chaque lot.

(bkz: dolama)

fito krem önerebilirim, eczaneye de sorabilir. yeri gelmişken hemcinslerime önerim; kesme işlemi olmaksızın manikür ve pedikür yaptırmaları. örnek olsun diye bir ayak sağlığı merkezi linki de veriyorum. muadilleri de var. isveç ayak sağlığı merkezi gibi. araştırın işte, kendinize yakın olanı mutlaka vardır. manikür ve pedikür konusunda çok dikkatli olunmalı. hem mikrop kapmak çok olası, hem de çok yanlış uygulamalar yapılıyor. linkini verdiğim alman ayak sağlığı merkezi ile hallediyorum manikür ve pedikür işlemini, evime yakın olan bir şubesinde. gayet memnunum. makas ve kesme olmaksızın, tamamen steril aletlerle çalışıyorlar.

www.ilacpedia.com

www.almanayaksagligi.com

arkadaşınıza geçmiş olsun dileklerimle.

kozlenmis soganin antibiyotik antiseptik ozelliklerine sahidim. parmagina sarsin, bir gece beklesin.

Fito krem iyidir. Yalnız iltihap için Bactroban merhem kullanıp, iltihap geçtikten sonra Fitokrem kullansanız daha iyi sonuç alırsınız.

Terramycin merhem.

marka model ?

subaru forester

o değil de kaç senedir araba kullanıyorum ya...bu kadar malca bi hareket beklemiyodum kendimden

Ankaradaysan eğer şaşmazda 2002 oto var, kırık çatlak far, stop tamiri yapıyorlar. Gayette başarılılar. Benim yan aynadaki repeater lensi kırılmıştı yeni gibi yaptılar 5 liraya.


www.2002stop.com

@ battal istanbul maalesef :D

ben mi araçları karıştırıyorum diye şimdi görsellerine de baktım, ön düzenin yapısı itibariyle o farları kırmak da kolay değil, nasıl yaptın :d

servise gidersen rakam yükselir. mevkiine göre en yakın sanayi sitesine gideceksin mecburen.

ön park ederken bi kamyonetin ön tekerin üstündeki metaline değdirdim. çatır çutur kırıldı valla. kamyonette de köşe olduğu için öyle oldu sanırım.

hep plastik diye oldu bence. dedikleri gibi cam olsa böyle olmazdı :D

hayatta da ön park etmem...resmen mallığımdan oldu

subaru için yüksek fiyat olması normal arkadaşlar. ayrıca plastik olması daha iyi, tamiri mümkün en azından.
bak istanbul için şuraları buldum:

www.fartemizligi.net
isdunyasi.org
www.farparlatma.com

Subaruya biniyorsan 1500 koymaz karşim. Ben sinyali komple patlattim 20 tl verdim :)) fiat reyiz

yetkili servise bırakırsan tabii tutabilir 1500 civarı.

fakat en yakın oto sanayi bölgesine gidip, yedek parça marketlerden farın yenisini al, yan sanayi muhtemelen 250-350 lira civarında olur, bir ustaya ver 50 liraya taksın.

Öğrenciyken subaru vivio kullanırdım. Bir gün ben de arka stopta aynı durumu yaşadım. Ankara şaşmazda bir yer bulmuştum, adam farın kalıbını çıkartıp o sert plastikten ısıtarak aynısını yapmıştı. 100 lira civarında bir para vermiştim.

güncel: yetkili servis 1620 lira fiyat çıkardı. nys mşglsn glb ii gclr diyip telefonu kapattım.

arabanın tam modelini bi yassana, benim burdaki servisten bi fiyat alayım istersen.

Otostop için ideali bir kadın bir erkek. Çadır mat kalmak için. Yiyecek olarak da çevredeki lokantalardan artıkları istemek, çöpe dökmek yerine vermelerini.

Parsız çok şey ve rahatça yapılabilmekte bu gibi şeylerle.

bu konuyla ilgili çok fazla blog, site var özellikle yabancı. biraz karıştırırsanız yardımı dokunabilir belki.

edit: hiç öyle bir şey yazmamışsınız ama ben nedense yurt dışı gibi düşündüm, pardon.

bakanlık falan memursunuz sanırım. ucuz otel bulunabilir. marmarisi öneririm, datça da çok pahalı değildir. turla değil de kendiniz ayarlayın. aramaya devam.

kültür turları olsun istemiştim tek olmaktansa.ama kendi kendime takılacam anlaşılan.bir de otostop,çadır gibi atraksiyonlara girememki ben

temmuz ağustosta gitmezsen gayet uyguna her yeri gezebilirsin. aynı şekilde şehirfırsatından falan metronun indirimini kovalarsın. para yoksa tatil yok diye bir şey yok, sizin aklınızdaki tatil olmayabilir ancak

Antalya'ya, Bodrum'a gidip sevgiliyle kalırken bir milyon zorluk çekeceğinize Pegasus ile Dubrovnik'tir, o civarlardır hem plajı hem kültürü olan bir yerlere ucuz bilet bulabilirsiniz ve hostel gibi bir yerlerde kalarak ve yiyeceğiniz şeyleri oradaki marketlerden alarak daha ucuza çıkartabilirsiniz. Yeter ki Euro kullanılan bir yerlere gitmeyin; bir de ucuz bileti olan bir yerler bulun.

gidin olimposa bungalowda kalın? sezon sonunda veya başında gidersiniz daha ucuz olur. veya önceden plan yapabiliyorsanız (ben hayatta yapamam yapana saygım sonsuz) erken rezervasyonla tur vs yakalayacaksınız.

edit:kültür turu demişsiniz. dediğim gibi erken rezervasyon kovalamak lazım o zaman şans oldukça.

www.dunyaninrenkleri.com 'a bakın derim belki işinize yarar

veya bir otobüs bileti + couchsurfing'e bakar her şey.

pansiyon deneyin. mesela. gayet de güzel oluyor.

baya bi insana oluyomuş. geçenlerde ilk fps filmin entry'lerini okurken fark ettim. google'da çözüm sunabilirler

bana da çoğu fps oyunda oluyor. özellikle half-life serisinin tüm oyunlarında oluyordu en çok. bu olayın bi adı vardı da aklıma gelmiyor şimdi.

edit: buldum şuydu ismi sanırım: simulation sickness

bende de çok oluyor. Normalde 8 saat aralıksız oyun oynayabilirim(skyrim falan dahil buna) ama battlefield'a bir saat dayanamadım. Gerçi internet cafede counter falan oynarken de olmuyordu bu durum ama evde pc'ye yüklediğim çoğu fps'de oldu

Bi ara fallout 3'de olmuştu bana aynısı... Küçük laptop ekranında oynuyordum daha önce olmuyodu öyle birşey, birden yürüdükçe ekran sallanması nedeniyle berbat duruma geldim yatağa uzandım falan kendime gelmek için. Uzun zaman fps oynamadım, daha sonra masaüstü pcye geçince öyle bir sorun olmadı oyunu tekrar yükleyip oynayınca. Uykusuzluk, yorgunluk, havasız sıkıntılı ortamlarda oyun oynamak da tetikliyor o dediğin olayı.

bilgisayar güçsüz kalmışsa oynadığın oyuna, olabiliyor öyle. grafik ayarlarını kısıp deneyin oyunu bir de..

silahın sallanmasını durdurun geçecektir muhtemelen.

fps yüzünden (frames per second olan) olabilir. düşük olması yüzünden.

oyundaki ışıklandırmalar yüzünden olabilir. bazı oyunlar uyarır oyun başında. sadece şiddet içeriği değil efektlerle de.

minik donut canavarı'nın dediği gibi motion blur olabilir.

sara konusundaki gibi bir hastalık, tansiyon şu bu olabilir.

Bunların sonucunda ne beklediğine bağlı. Çıktıları 2'ye mi, 3'e mi, 5'e mi ayıracaksın? Yoksa, sözel bir gözlem mi yapacaksın. En basiti, eğer ikiye ayıracaksan İş Örneklemesi formülü sana yardımcı olur.
www2.ie.psu.edu

Bunun yanı sıra, günlere göre rassallık ile tüm başlıkta rassallık birbirini tutmaz. İstediğin şey uniform dağılan bir rassal sayı kümesi. Günler bazında bunu yaparsan, başlık bazında sadece iki günlük bir veri kümesi ile uniform dağılımı kaybedersin, üçgen dağılıma ulaşırsın. Üç günde dağılımın uniform'luktan çıkar. Bu da adil bir seçim olmaz.

Şunu yapabilirsin. Rulet çarkı tekniği ile her günün entrylerinin seçilme olasılığını bulabilirsin. Onların beklenen değerlerini bularak, beklenen değerler kadar entry'yi günler içinden uniform dağılarak seçebilirsin.
en.wikipedia.org

olaya çok tıbbi yakalaşacağım

ne aradığını biliyorsan, toplumdaki prevelansı biliyorsan o kadarını seçersin. eğer bilmiyorsan %50 seçersin. epitools kullanıyoruz biz.
epitools.ausvet.com.au

yok bilimsel takılmak istemiyorum dersen kafadan %10 seçiver

darwin değil o, pavlov

onu diyen amca pavlov değil de watson'du galiba.

küçük albert-watson deneyi var korku öğrenilir temalı bir deney?
www.youtube.com

ntv belgesellerinden birinde izlemiştim. işlek bir caddede sokakta akvaryum benzeri bir camekana bir sürü zehirsiz farklı türlerde ve renklerde yılan doldurmuşlar, bir de 20 dolarlık kağıt para koymuşlar, gelen geçene, ''camekandaki yılanlar zehirsiz ve elinizi camekana daldırıp 20 doları alabilirseniz, 20 dolara sahip olabilirsiniz'' deniyordu.
sanırım %25 gibi bir oran buna cesaret edebiliyordu. buradan yılan korkusunun genetik olduğuna dair bir çıkarsamada bulunuluyordu.

tabi belgeselde sadece bu basit ve yüzeysel deney gösterilmiyordu, başka destekleyici deney ve görsellere de gönderme yapılıyordu. örümcek korkusu, böcek korkusu v.b başka korkulara da yer veriliyordu.
bu tip sebepsiz korkuların da genetik aktarım yoluyla kuşaklar arasında aktarıldığından bahsediliyordu.

@trollmatik
O degil bahsettigim deneyde bu deneyden bu sonuca varilmasi cok sacma geldi bana.
Yilan korkusunun genetik oldugu sonucuna nasil varilmis ki? Islek caddeden gecen sehirli insanlarin hepsi yilandan korkmayi zaten ogrenmis insanlar. Yilan korkusu genetiktir/degildir demiyorumda bu deneyden genetiktir sonucuna varilmasi sacma geldi bana.

Belgrad diyecegim ama gitmissinizdir:)

Orta avrupa'da prag viyana budapeşte üçlüsünden zamanınızın yettiği kadar olanı.

mısır kahire

Belgrad +1

@zxcv istedigimiz tarihlerde barca bilet fiyatlari butceyi zorluyor :p

Saraybosna-kapadokya arasindaydim aslinda ama belgrad'i aklima soktunuz

klasik ter kokusu sorunu değil, şu göz yakma olayından dolayı tırstım biraz makine etkili olmaz belki diye de tek başına atayım bakalım bir. sağolasın.

deterjan ve yumuşatıcıyla makinede yıka işte. yumuşatıcısını biraz fazla koyarsın

bakterilerin üremesi kokmuş direkt ter değil

tereyağı, tereyağında yumurta (kalabalığa göre çökelek sündürmesi, sucuk vs. gibi ne seviliyorsa bir tava daha) , çay, beyaz peynir, kızarmış ekmek, saralle,

zeytin , ezine peyniri, haşlanmış ya da sahanda yumurta, yeşillik bal kaymak ya da tereyağı. Kızarmış ekmeği unutmuşum favorim , kızarmış ekmeksiz sofraya oturmam.

beyaz peynir, domates ve zeytin

Sucuk candır gerisi heyec...

zeytin, peynir,reçel, bal, söğüş, yumurta, omlet ya da krep tarzı bir şey, patates kızartması da olur. tereyağı, sarella nutella tarzı bir çikolata. çay aklıma bunlar geldi.

beyaz peynir, zeytin, domates, yumurta, bal asgari olarak bunlar. ama diyorsan ki yardırma hakkın var. ohoo çok var o zaman tulum, kızarmış hellim, reçel çeşitleri ve tereyağ, sucuk, çemensiz pastırma, biber, kaşar, kaymak, zeytinyağı, şakşuka vs durmadan gider sonsuza kadar :D

iki şeyi hiç aramıyorum nedense sosis ve salam.

gene mutfağa soktun kardeş.

hellim <3
çeçil peyniri, salam, sucuk, süt, kaymak, domates, kahvaltılık sos (bu cevizli falan olanlar), simit, zeytin, omlet vs.

menemen, gözleme, sucuklu yumurta

hellim peyniri, lor peyniri, ezine peyniri

siyah zeytin, çizik zeytin, domates

çilek reçeli, çiçek balı, tahin pekmez

tereyağı, kaymak, ceviz, badem, kuru kayısı

ilave:

ev yapımı poğaça, kurabiye, süt, yulaf ezmesi, dut kurusu, kuru üzüm, muz

portakal suyu, çay, kahve

not: eksiksiz kuracağım sofra tabi bu. normalde kahve/çay, beyaz peynir, zeytin ezmesi, domates, haşlanmış yumurtaya tavım.

mükellef diye seviye yükselttin pekala yazıyorum o zaman

1- kalite çay (bu en önemlisi kahvaltıda kuş sütü olsun eğer çay dandikse kalkarım sofradan çoğu defa yaptım bunu demleme çay olacak ve çay yeterince çökecek ve porselen çaydanlıkta yapılacak)

2- tereyağ + reçel (vişne-çilek-ahududu) + kızarmış ekmek kombinasyonu (bu zaten allahın emri lakin tereyağ biraz köyümsü olacak bol süt içerek ve gerçekten yağ gibi eriyecek bıçakla kesilmeyen taş niyetinde olanlar var onlar direk çöp, reçel ise tatlandırıcı şeker niyetine ama bu üçü dışında reçel yemem sevmemde, kızarmış ekmek ise minik ekmeklere olacak üzerine biraz kekik nane pul biber döküp kızartılablir

3- masada mutlaka zeytinyağ olacak ben üzerine kekik-nane-pul biber döküp zevkime zevk katayacağım

4- jambon (bu gerçekten tadımlık olabilir 3-4 dilim mümkünse olabildiğince yağlı olacak)

5- acılı ezme (her kahvaltı sofrasında böyle mezemsi ekmeğe sürülmelik bir destekleyici olmalı

6- omlet - yumurtalı ekmek (ikisinden biri tercihe göre şahsen omleti tercih ederim zaten yeterince ekmek yeniyor kaldı ki birde yumurtalı ekmek hayvanlık)

7- su böreği - ıspanaklı börek (tercihen ıspanaklı börek hoş olur)

Tulum, eski kaşar, ezine, süzme ve yeni kaşar da içlerinde olmak üzere en az 5 çeşit peynir.

Siyah, yeşil çizik ve daha olgunlaşmamış küçük yeşillerden de olmak üzere en az 3 çeşit zeytin.

(Aslında sırf bu ikisi olsa da bana fazlasıyla yeter de neyse çok mükellef olanı için devam edeyim).

Peynirli, dereotlu, maydanozlu bir omlet.

Brokoli, üzeri bol limon, zeytinyağı ve sarmısaklı.

Avokado ezmesi, yine bol sarımsak, zeytin yağlı ve limonlu.

Domates, mümkünse yine zeytinyağı ve de üzerine pul biberleri karışmış.

Bal-kaymak.

Közde biber.

Orta kızarmış ekmekler.

Tavşan kanı çay.

Aile ve dostlar.

Ölürüm.

Bal, kaymak. Bunun üzerine toz ceviz koyuyorum çok güzel oluyor. Yokluğunda ararım.

Ek olarak:
Nutella, Torku
Kokusuz aromasiz peynir
Tahin-Pekmez
Receller
Ortaya sıcak bir yemek, sucuklu yumurta mi olur gözleme bohça mı olur artık ne olursa.
İçecek olarak taze sıkılmış meyve suyu.

beyaz peynir, zeytin siyah ve yesil, domates sogus ve salatalik benim kahvaltim icin yeterli. diger her sey detay.

ve tabii ki cay

kendi kendime hazırladığım, kendime kral muamelesi yaptığım kahvaltım:

beyaz peynir (ezine iyidir, tulumda severim), kaşar peynir, salam, domates, salatalık, yeşil zeytin ezmesi, siyah zeytin ezmesi, bal, bilumum reçel çeşitleri (farklı reçelleri deniyorum bu ara), haşlanmış yumurta, tost makinesinde hafif kızartılmış ekmek, çay.

Olmazsa olmaz, ekmek, peynir, zeytin, çay.

kaşarlı simiti unuttum.

peynir olarak kaliteli, çok tuzlu olmayan, orta sertlikte bir ezine peyniri olsa yeter. zeytin de siyah, acı olmayan, tuzu kararında ve etli olsun. Domates salatalık çok sevmem kahvaltıda olmasa da olur. yumurta isteğim çok değişken bazen çok severim bazen yiyemem. ama gene de haşlanmış yumurta olsun. bir tane özel bir şey olmalı mutlaka özellikle haftasonu kahvaltısında. bu poğaça, boyoz, simit tarzı bir şey de olur, patates kızartması da olur hatta üst seviyede ballı ya da chokellalı krep de olur. krep yoksa tahin pekmez karışımını çok severim kışın. Ama tahin pekmezden çok olacak tahin/pekmez oranı 3/2 şeklinde olsun. sucuk olmalı çok severim. Sosis salam bizim eve alınmaz zararlı olduğu için ama dışarda yapılan bir kahvaltıda affetmem gömerim.

benim olayım kete.
konsept olarak çorba da olur. buğün abhaz mutfağından bir çorbayla başladım mesela. orgazmikti.

Ben de pastirmayi unuttum, onsuz olmaz.

beyaz peynir.

Haşhaş ezmesi
Çemen (çaman)
Baharatlanmış zeytinyağı
Frambuaz reçeli
Sakız reçeli
Erik marmelatı
Tahin pekmez(tahin yuksek oranda olacak)
Mücver
Sarısı bozulmamış yumurta
Doğuş çay royal breakfast tea
Krep
Az miktar kavrulmuş kıyma
Robotta çekilmiş yer fıstığı

eğer özel bir kahvaltıysa ya hamur kızarması ya da pankek. bunlar yoksa simit, poğaça, ve en az 2 çeşit kızartılmış ekmek.
en az 2 çeşit reçel, bal. en az 3 çeşit peynir (biri yumuşak biri sert). nutella. cevizli ezme. salatalık domates. hatta yeni favorim domates rendesi (kızarmış ekmeğe bunu koyuyorum, üzerine az tuz ve az zeytinyağı damlatıyorum. karışım öncesinde de hazırlanabilir)

zeytinyağı ve güzel zeytin olmazsa olmaz. o zeytinyağına banmadan kahvaltı yaptığımı anlamıyorum kesinlikle.

Beyaz peynir , yumurta , domates , salatalık , taze ekmek ve çay .

Hepiniz zalımsınız lan!!! İki senedir nerdeyse hergün, iki lop yumurtayı löp diye yutuyorum ekmeksiz filan. Çok malım di mi? Şu annattığınız tablolar mazide kaldı. Gene de, hayâl etmesi bile güzel:

Sofradan kalktıktan sonra gıyk! olmamak içün,

İnce belli bardakta paşa çayı veya kalın belli bardakta sütlü çay
Kızarmış ekmek
Sucuklu yumurta (içinde accık da tereyağı olsun)
Bal kaymak
Cila olarak da tulum öneriyorum.
Dur lan! Bi de şu sızma zeytinyağına kızarmış ekmek banıyım da ööle gidiyim!
Dur lan! Bi lokma da koyun peyniri atıyim ağzıma, Tahsildaroğlu!
Eneee! Pembe çiziklere bak! Ne datlı şeyler bunnar!

Ve sofranın etrafında sevdiklerimiz...


Ve fakat, unutamadığım 3 kaavaltı:
1. Sümbül dağının eteğinde yaptığım, otlu peynirli kaavaltı
2. Urfa'da sobanın üstünde közlenmiş isot, pide ve Urfa peyniri - Ayakta götürmüştük, ağzımız yüzümüz yana yana!
3. Yalova'da balkonda yaptığım kaavaltı

yok ya ne garip olacak. benden daha çok sey bildiğini ve saygı göstermem gerektiğini düsündüğüm, ilk kez konustuğum kadın ya da er kisiye ben de hocam derim. ama resmi bi konusmaysa yemez tabii. o zaman argo kaçar.

ben tıp öğrencisi olduğum için hocam diyorum konuştuğum bütün doktorlara, ama hepsi öğrenci olduğumu bilmediği halde 'hocam ne alaka' diyen veya ima eden olmadı. doktorluk da eğitim gerektiren bir iş olduğundan 'hocam' denmesini tuhaf karşılamıyorlar diye düşünüyorum.
bir de, kürtleri bilmem de doğulular (ben de doğuluyum), 'dohtor beg' gibi konuşur ama 'hocam' demek o tarafa özgü değil diye biliyorum:)

o bana sen diye hitap ederse ben de sen diye hitap ediyorum gıcıklığına. yoska doktor hanım/bey diyorum ben de. hani böyle profesör falansa hocam derim de normal doktora hocam demek bana da garip geldi. belki de değildir bilmiyorum.

doktora hocam deme alışkanlığı akademik ünvanı olan hekimlerden geliyor. Bu arada hastane içinde de hemşireler vb. hocam diyor.

olsun ya ünvanı olmasa da olur ben çok saygı duyuyorum dottorlara. acayip severim. benim hocam deyişim daha bir anlamlı o yüzden. kafam çalışsa tıp okurdum hatta.

dünyadaki her insana hocam diyebilirsin, çok normal. evet odtülüyüm.

doktor yadırgamaz hatta kendi içlerinde çok kullandıkları bir seslenme biçimi.

bende de öyle bir alışkanlık oluştu son senelerde. doktorum profösör olduğu için hocam demek uygun geliyordu, sonrasında bütün doktorlara hocam dediğimi fark ettim, ağız alışkanlığı gibi bir şey. garip karşılayan olmadı.

eski köye yeni adet getirmeyin, türkiyede profesörlere, üniversitede hocalik yapanlara, doktorlara hoca denir. normalde okullardaki ögretmenlere de hoca denebilir, agiz aliskanligidir ögreten kimseye hoca demek, güzeldir, hostur.

yurt disinda herhangi üniversite hocasina, prof olmasa dahi, profesör denmesi gibi.

hem doktor hem de ünide hocaysa prof,doç filansa hocam denir

Ben herkese hocam diyorum, öyle sadece phd olanlara değil, asistan abla abiler de hocamdır. Bana da hocam diyorlar bazen ki daha öğrenciyim, bana niye hoca dedi bu iyy barzo demiyorum. Hoş bir şey. İşimiz bu zaten, etimolojik kökeni de öyle. Doctor, docent diye latince de gitsen, hekim, hikmet diye de gitsen sonu bilgiye ve öğretmeye çıkar.

Çok normal , hastanede çalışan ya da öğrenci herkes dr lara hocam der . Hastalar da çoğu zaman hocam der

halan tam bir kürt

not: ırkçıyım

ben pratisyen hekim amirime bile hocam diyodum. bana da işyerinde hocam diyolar :D hocam hoşuma gitmiyor değil ;)

doktora hocam demek sıkıntı yaratacak bir şey değil bence.

denir tabii, bunun tabi olunan milletle alakası yok. saygı duyduğunu belirtir en başta bu hitap. çok daha ilgincini söyleyeyim, yüksek lisans yaptığım okulda stajyer öğrenciler, hatta görevli memur bile hocam derdi ki sadece bir öğrenciydim. insanın bi hoşuna gitmiyo değil gerçi ^^

merhaba. kırmızıysa üzerine beyaz dökünce leke gidiyor diye bi geyik var ben hiç denemedim bilemem ama şöyle bişey buldum.

www.wikihow.com

rakı içsen bunlar olmaz :)

kurumuş şarap lekesi diye eklemeyi unuttum.

döküldükten sonra uygulanabilen yöntemler gördüm, başarılı diyorlar ama kurumuş şarap lekesi için pek başarılı çözüm görmedim, onu arıyorum.

rakı evet ama şarabın da yeri ayrı be :)

eksiduyu.ru

beyazsa daya çamaşır suyunu
domestos'un leke çıkarıcısı var bi de, mor renkli. onla çitileyince de epey leke çıkarıyorum

evet beyaz dokunce cikiyormus kimya profesoru hoca soyledi.

@la noix çamaşır suyu kumaşın ırzını öpmez mi ?

bilemiyorum elindeki kumaş ne tarz bi kumaş. ağzına da edebilir, lekeyi de çıkarabilir. istersen az çamaşır suyuyla çitilersin önce (etrafına yaymadan)

%100 pamuk - iyi bi markanın ürünü.

bu ceveba bir erkek olarak cevap verdiğim için üzgünüm. yıllardır başım ağrıdığında majezik alırım 20 dakikada tüm ağrıyı geçirir. daha geçenlerde açtım okudum 'lan neymiş acaba tam olarak' diye. meğer regl sancıları için üretilen bir ilaçmış. öyle işte.
yine de doktor tavsiyesi alalım internetten tavsiyeyle ilaç almayalım :)